Bizim çektiğimiz acıyı kimse anlamıyor. Evet, belki yetişkin olduğumuzda bugünkü sefilliğimiz bize komik gelecek çünkü o zaman birçok sıkıntıya göğüs gerecek kadar güçlenmiş olacağız. Fakat o zaman gelene dek bu sıkıntıyla nasıl mücadele edeceğiz? Kimse bize bunu öğretmiyor. Kızamık gibi, iyileşmesi için zamana bırakmaktan başka elden bir şey gelmeyen bir hastalık mı bu? Gerçi kızamıktan ölen de var, gözlerini kaybeden de... Öyle hiçbir şey yapmadan beklemek iyi bir yöntem değil. her gün bir azan, bir durulan bu depresif hal tarafından ruhu törpülenen insanlarız sadece. Bazılarımız geri dönüşü olmayacak kadar yozlaşacak, geri kalanlar hayatlarını bozuk bir birey olarak sürdürecek.
Bazılarımız ileri gidip intiharı tercih edecek. Arkasından 'Ah, keşke biraz daha dayansaydı! Hayatı zamanla anlayacaktı. Olgunlaşınca rahatlayacaktı...' diyeceksiniz. Halbuki kendinizi intihar eden kişinin yerine koysanız, onun çektiği acıya karşı ne kadar mücadele verdiğini, dayanmaya çalıştığın, çevresindekilere kulak verip onlar gibi hayata adapte olabilmek adına elinden geleni yaptığını ancak sonuç olarak bütün yaşama sebeplerinin anlamsızlığı karşısında pes ettiğini görebilirsiniz.