“Tavşanlara bakabilirim ben yine de, öyle değil mi?”
Uzun zamandır okuduğum en iyi kitaplardan biriydi. Bazı kitaplar vardır, insanın kalbine dokunur, içine çeker, sanki bir parçasıymışsınız gibi hissettirir. Fareler ve İnsanlar bana bunları yaşattı.
Çiftliklerde beş kuruş kazanmak için kilolarca arpa çuvallarını sırtlanmak; pis yatakhanelerde
Aloys eğer 17 Haziran’da doğduysa çok garip bir rastlantıya da denk gelmiş demektir.
Şöyle ki, Katolik Kilisesi’nin en önemli kitaplarından biri sayılan Azizler Kitabı’na göre 17 Haziran Katoliklerin çok sevdikleri ve saygı duydukları Aziz Herve’nin günüdür. Bu Aziz IS 575 yılında ölmüştü. Doğduktan kısa bir süre sonra garip bir şekilde gözleri kapanmış ve ömrü boyunca bir daha da açılmamıştı. Ne var ki, Kilise yönetiminde yükselmiş ve ‘Abbot’luk (Başpapaz gibi) mertebesine erişmişti. Aziz Herve’nin sembolü kurttu. Simgesel olarak daima bir kurt tarafından yönlendirilen kör adam olarak tasvir edilirdi.
Aloys Hitler de oğlu Adolf’un dünyaya neler yaptığını göremeden gözlerini bu dünyaya kapatmıştı. Benzetme yoluyla söylenirse, o da Aziz Herve gibi kördü. Bu kör adam Aloys, oğlu ‘kurt adam’ Hitler tarafından tarihe sokulmuştu ve yönlendirilmişti. Adolf Hitler olmasaydı babasını hiç kimse tanımayacak ve hayatını da bilmek istemeyecekti. Kaldı ki, Hitler gerçekten de ‘kurt adam’dı. Adolf, Nordik mitolojide ‘Athal+Wolfa,’ yani şanslı kurt adından türetilmiş Almanca bir addı. Öte yandan Adolf Hitler’in Nazi Partisi içindeki gizli kod adı da ‘Kurt=Wolf’ idi.
İlginç bir rastlantıyla Aloys eğer 17 Haziran Aziz Herve gününde doğduysa, tıpkı onun gibi gerçek babasını hiç görememiş ve bir kurt tarafından yönlendirilerek tarihe sokulmuştu.
KEMAN
Derin bir uykudan uyanır gibiydim. Gözlerimi açmadan evvel iyice kendime gelmeyi bekledim. Etrafa bakındım. Bulunduğum yer tanıdık değildi. Neredeydim? Ne olmuştu bana? Bir türlü çözemiyordum. Yattığım yatağın hemen yanı başında bulunan pencere bir koruluğa bakıyordu. Ama ne ev ne de bu koruluk bana aşinaydı. Karnıma bir sancı girince
Yüzlerce veda
31 EKİM 2016
‘Bana bir hikâye anlat’ dedi adam. Sesi, yaşamaktan yorulmuşların bezgin tınısını taşıyordu. ‘Bana bugüne dek duymadığım bir modern zaman hikâyesi anlat’. Durmuş kalp için bir elektroşok. Ona içinde nefes alacağı bir hikâye sunabilir miydim? ‘Veda etmeyi biliyor musun?’ dedim, ‘hiç vedalaşamadan bir sevdiğini toprağa
"Gence" diye bağırdı yaşlıca bir kadın, "Şehrin ahalisi Türk'tür oğul."
Bu kez "Ana, su!" diye bağırdı genç zabit.
Yaşlı kadın bakır ibrikten çinko, kırık bir tasa doldurduğu suyu pencereye doğru uzatmak istedi fakat boyu o kadar kısaydı ki mümkünü yoktu. Yanaklarından sağlık fışkıran genç bir kız durumu fark
"Oysa rahmetli babası haremden çıkmazdı, kadınlara pek meraklı, zarif bir adamdı. Kırkı aşkın çocuğu olduğu biliniyordu ama bilinmeyeni daha fazlaydı. Ama o bile atası III. Murad gibi yüz otuz beş çocuk rekoruna ulaşamamıştı."
Sınıftaki Atsız: Öğrencileri, Atsız'ın iyi bir hoca olduğunu, derste açıkça propaganda yapmadığını söylüyorlar. 1950-51 ders yılında Haydarpaşa Lisesi'nde talebesi olan Altan Deliorman şöyle diyor: "Devrenin yarısından çoğunu ders vermekle geçirirdi. Anlatır, öğretirdi. Çok da iyi öğretirdi... Yazılı notlarını açıkça okurdu. Kimin
o ise bu duyguları tanımazdı, doğru bir adamdı, ama duyarlı değildi; bu adam erdemi, zevkine ermeden yerine getiren mutsuzlardandı; bunlar iyilik yaparlarsa, tıpkı akıl yürütmeleri gibi, sırf her şeyin düzenli olmasını istediklerinden yaparlar.