Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Halk içinde mu'teber bir nesne yok devlet gibi Olmaya devlet cihânda bir nefes sıhhat gibi. (Halkın gözünde devlet (iktidâr) gibi değerli bir şey yok. Halbuki şu dünyada bir nefes sıhhat gibi devlet (güç) olamaz.) Saltanat didükleri ancak cihân gavgasıdur Olmaya baht u sa'âdet dünyede vahdet gibi. (Saltanat dedikleri sadece bir dünya
Âdetteki bidat:
Elek kullanmak gibi adetteki bid'atları işlemek sapkınlık değildir. Bunların gereksiz olanlarını terk etmek daha evladır. Adetteki bid'atın zıddı, sünnet-i zaide denilen Efendimiz'in [sallallahu 'aleyhi ve sellem) değerli fiillerde sağ ile başlamak, değersiz şeylerde ise sol ile başlamak gibi adet olarak yapmaya devam ettiği şeylerdir. Bu sünnet-i zaideyi işlemek müstehaptır. Buraya kadar zikredilenlerden anlaşılıyor ki, bid'at umumi mana ile, çirkin görülmesi hususunda üç sınıfa ayrılır. Bunu bildikten sonra şunu da bil ki, minare ezanın gayesi olan namazı bildirmeye yardımcıdır. Medreseler yapmak ve kitaplar tasnif etmek öğretime ve tebliğe yardımcıdır. Bir takım deliller dizerek bid'atçilere cevap vermek de, nehy-i ani'l-münker kabilindendir ve dini mudafaa sayılır. Bunların hepsine izin verilmiş hatta emredilmiştir. Efendimiz [sallallahu 'aleyhi ve sellem) ve sahabe zamanında bu tür şeylerin vuku bulmaması, ya bunlara ihtiyaç duyulmayışından veya yokluktan dolayı bunları yapamamalarından ya da daha önemli şeylerle meşgul olmalarından dolayı bunlara harcayacak boş zamanları olmayışındandır. İbadet cinsinden hakkında bid'at-ı hasene denilen her ne varsa, araştırdığında dinin kurucusundan onun hakkında işaret veya delalet yoluyla bir izin olduğunu görürsün.
Sayfa 39
Reklam
Kalp hastalıklarının doktorları âlimlerdir. Ancak kalp hastalıkları onları da kuşatmıştır. Kendisi hasta olan doktorun tedavisine ise pek itibar edilmez. Bu nedenle dert ağır, hastalık müzmin, tedavi de yitiktir. Öyle bir atmosfer oluştu ki; kalbî hastalıklar da, tedavisi de inkâr edilir oldu. Halk dünya sevgisine yöneldi. Amellerin zâhiri ibâdet, bâtını ise âdet ve riyâ oldu. İşte hastalıkların esaslarının alâmetleri bunlardır
Avrupalıların,bütün bu mücadelelerden sonra vardıkları netice: - İsminden başka İslam nizamına dair hiçbir bilgileri olmayan, - İslam'ı sadece bir ibadet manzumesi şeklinde anlayan, - Bu manzumeye uyulduğu takdirde bütün vazifelerini yerine getirdiğine inanan, - Ve şüphelerden başka İslam'a ait hiçbir bilgiyi zihnine yerleştirmeyen,bir neslin yetişmiş olmasıdır. Mademki: - Namaz kılıyor, - Oruç tutuyorum,o halde Müslümanım.Ayrıca: - Düşüncelerimi, - Adet ve geleneklerimi, - İktisadi ve sosyal sistemimi İslam'ın fikir ve nizam çerçevesinden devşirmeye ihtiyacım yoktur,diyen bir neslin yetişmiş olması da Avrupalıların başarıları cümlesindendir(arasındadır.)
Sayfa 160
Kulluk ancak muvahhid bir mü'minden sâdır olursa ibadet olur. Aksi hâlde adet olur.
Adet yerini bulsun zihniyeti içinde yapılan ibadet ve tâatlerin hemen hemen hiçbir faydası yoktur.
Sayfa 373Kitabı okudu
Reklam
1165. Ömer İbnü’l-Hattâb’ın torunu Sâlim’in, babası Abdullah İbni Ömer’den rivayet ettiğine göre Resûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem: “Abdullah ne iyi adam! Keşke bir de gece namazı kılsa!” buyurdu. Sâlim diyor ki: O günden sonra Abdullah geceleri pek az uyurdu. Buhârî, Teheccüd 2, 21, Fezâilü’s-sahâbe. 19, Ta'bîr 25, 36; Müslim, Fezâilü’s-sahâbe 139, 140. Açıklamalar Peygamber Efendimiz’in, kayınbiraderi Abdullah’a yaptığı yukarıdaki iltifatın hoş bir sebebi vardır. Abdullah İbni Ömer diyor ki: Ashâb-ı kirâmdan biri bir rüya gördüğü zaman, bunu gelip Resûl-i Ekrem’e anlatırdı. Ben de buna imrenir ve içimden, keşke bir rüya görsem de Resûlullah’a arzetsem, derdim. O sıralar henüz çok gençtim. Âdet olduğu üzere ben de mescidde uyurdum. Nihayet bir gün isteğime kavuştum. Rüyamda iki melek beni yakaladılar ve tuttukları gibi cehenneme götürdüler. Cehennem, kuyu duvarı gibi taşla örülmüştü. İki de direği vardı. Orada Kureyş kabilesinden tanıdıklarım bulunuyordu. Gördüklerimden korktum ve “Cehennemden Allah’a sığınırım” demeye başladım. Bu sırada başka bir melek geldi ve bana “Korkma!” dedi. Bu rüyamı ablam Hafsa’ya anlattım. O da Resûlullah’a arzetti. Bunun üzerine Allah’ın Resûlü, “Abdullah ne iyi adam! Keşke bir de gece namazı kılsa!” buyurdu. O günden sonra, pek az bir kısmı dışında geceleri uyumayıp ibadet ettim.
Zina Haddi
Hadd suçu olan zinā, birbirleriyle evlilik ve mülkiyet gibi bir bağ bulunmayan iki tam ehliyetli, görebilen ve konuşabilen Müslüman veya zimmînin, isteyerek sarhoş olsa bile, kendi rızaları ile cinsî temasta bulunması ve bunu yaparken dört erkek, hür, adil Müslüman tarafından yakalanması demektir. Dolayısıyla tabiî olmayan cinsî münasebetler
Rabıta Hindistan Kökenlidir. Rabıtayı Hindistan'dan getirip Ortadoğu'da bunu yayan, 1778-1826 yıllarında yaşamış Mevlana Halid-i Bağdâdi'dir. Rabıta İslam âlemine bundan 180-200 sene önce sokulmuş olan bir bidattir. Rabıta; Hint Budistlerinden alınan yoga ve meditasyonun İslami renklere boyanıp Müslümanlara yutturulmasından ibarettir. Halid-i Bağdadi Rabıtanın yalnızca kendisine yapılabileceğini ilan etmiş; rabıtayı kendi suretine yaptıran halifelerini azletmiştir. Ortadoğu'da o zamana kadar âdet olmayan kendisine "Mevlana" denmesini emretmiştir. Ona o devrin âlimleri "Kezzab Halid'e Reddiye, Allah'ın Dini Her bir İğrenç Bidatçi Yalancıya Galib Gelecektir…" gibi oldukça ağır ifadeler içeren reddiyeler yazmışlardır. Hocası Dehlevî'nin halifelerinden Abdulvehhab es-Susî onu kâfirlik ve zındıklıkla, sihirbazlık ve cincilik ile; bazıları onu yogi/yoga üstadı olmakla itham etmiş. "Hindistan'a gitti, sihirbaz yogacılardan ders aldı ve İngiliz Hristiyanlarından bir din öğrendi…" şeklinde suçlamışlardır. Eskiden beri bazı İslam âlimleri, "Nakşibendílik, İslam örtüsü altında Budizm'den tebdil edilmiş/devşirilmiş bir bâtıní tarikattır" kanaatine sahip olmuşlardır. Kısaca; rabıtanın yapılışı ile yoganın yapılışı arasında onlarca benzerlikler vardır. Oturuş şekilleri, kontrollü nefes alıp-verme- ler, belli şeylere yoğunlaşıp konsantre olmak Budist rahip Patanjali'nin kurallarını belirlediği yoganın bir benzeridir. Üstelik bu çakma ibadet yaklaşık 200 sene önce bilinmiyordu.
Sayfa 202 - Kırmızı Kedi YayınlarıKitabı okudu
759 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.