Yaşamaya dair
Hepimizi bir endişe tutar
Adı ölüm olan
Bu ölümü karşılamak
Kimimiz için ömür boyu
Kimimiz için bir an sürer
Bazılarımız yaşarken
Her gün ölür
Bazılarımız sadece bir kez nefesini verir
Ne yaparsak yapalım
Ya da nasıl yaşarsak yaşayalım
Yaşamak yaşlanmaya
Yaşlanmak ölüme götürür hepimizi
Adı ölüm olan bu gerçeklikten
Kurtuluş da kaçış da
Yok ne yazık ki
✓Meselci
eserleri yediveren güle benzeyen yazarımızdır. bütün eserleri her okunuşta farklı bir insanlık değerini hatırlatır: vicdan, onur, gurur, cesaret gibi. tıpkı ‘’benim için dünya bin çiçekli bir kültür bahçesidir. bir çiçeğin bile yok olmasını, dünya için büyük bir kayıp sayarım.’’ demesi gibi onun eserleri de renk renktir. her mevsim ayrı kokuda,
AŞK İLGİYLE İLGİLİDİR
ÇOCUKLUK
Aşkın çocuklukla ilgili bir yanı olmalı. Çocukluk anıları ve acılarıyla ilgili bir yanı. Çocukluğunu anlatır her âşık ilkin, anılarını ve acılarını... Sonra bir şey olur, iyi ki olur, adı tutku, adı yakınlık, adı sıcaklık, onun olmak, onunla olmak... Herşey bir yana o bir yana olur. Acayip olur, olmak tuhaftır,
Bu eseri değerli bir arkadaşımın tavsiyesi üzerine okudum ve harikulade memnun kaldım. Ömer Zülfü Livaneli’nin Son Ada eseri kırk
haneli bir adada yaşayan insanların sade ve gösterişsiz yaşamlarını konu
eder. Romanların başlangıcı adeta her insanın yaşamak istediği ideal bir yer
–ütopya- iken, adaya sonradan dâhil olan başkanın üstünlük kurma
isteğiyle distopyaya dönüşür. Diktatör bir başkanın etrafında gelişen bu
durum pek çok ayrıntıyı içerisinde barındırırken iktidarlık üzerinden
diktalık olgusunu hatırlatır. Nitekim Son Ada insanların huzur içinde
yaşadığı bir yerin demokrasi adı altında tek kişinin iradesiyle bozguna
uğratılmış bir topluluğun yansımasıdır. Martıların ve insanların büyük bir
denge içerisinde yaşadığı bu ıssız ada, sanatla da birleşerek üzerinde
yaşanılan dünyayı farklı bir boyutta düşünme imkânı tanımaktadır.
Son AdaZülfü Livaneli · Doğan Kitap · 201351,4bin okunma
(SPOİLER İÇERİR.)
Sanırım hayatımda okuduğum en güzel kitaplardan biri.Kitabın içeriğinde psikolojik ,felsefik birçok yaklaşım var.Zaten kurgusu başlı başına muhteşem.Kurgunun içinde yer alan yaratıcı ve yaratılan figürü, kavram olarak
ne kadar birbirine çok yakın görünsede yine de farklılıklar gizleyenelemeyecek kadar derin. Yaratıcının
Kadın; erişkin dişi insan, zen. Ama bir diğer anlamına daha baktığımızda hizmetçi bayan. Bu hakları insanlara kim veriyor peki? Tabii ki zamanında karşı çıkmamış, susmaya zorlanmış ve sırf bu yüzden şiddete maruz kalmış kadınlar. Duygu Asena'da kitabında bu normlara karşı olarak doğmuş bir kadının yaşamını ele alıyor kitabında.
Küçük yaştan itibaren kızlara aşılanan erkek üstündür anlayışını yargılayan bir kızla başlıyor kitap. Babasının erkek karşıtlığının nedenini merak ediyor, bunu aklından çıkaramıyor karakterimiz. Peki gerçekten bu karşıtlığın ve peşinde getirdiği üstünlük algısının asıl sebebi ne? Birçok kişi bu konuyu yaratılış gibi fikirlerle kapatmaya çalışıyor ve arkası gelmiyor. Ama gelmeli çünkü erkeği kadından üstün yapan değil, insanı insandan üstün yapan bazı erdemler vardır hayatta. Ve bu erdemler cinsiyet belirtmez. Yazar da bu nedenlere değilmiş. Karakterimiz büyüdükçe karşısına çoğu kızın/kadının başına gelen olaylar geliyor. Ancak karakter bu sorunları bir kenara atmak yerine, çözmeye çalışıyor. Tıpkı çoğumuzun yapması gerektiği gibi. Bu yüzden kitap, tüm kadınların okuması gereken bir kitap. Herkesin elinde bulunmalı ve her zorlukta bunu yaşamak zorunda değilim diyerek harekete geçmesi gereken bir kitap.
Unutmayın ki, bu normları inşa ettiğimiz gibi, yıkma gücüne de biz sahibiz, bunu sadece kadınlar için söylemiyorum erkekler de bu normları yıkmak için çaba sarf etmeli.
Buraya çok sevdiğim bir şarkı sözünü de bırakıp, sizlere iyi okumalar diliyorum.
"Erkekler erkek olacak ama kızlar, kadın olacak."
Jose saramago yine döktürmüş kitap çok güzel olaylar yine adı bilinmeyen bir ülkede gerçekleşiyor yılbaşına girerken ülkede kimsenin ölmediği konuşulur. Ülke çapında oldukça garip bir durum meydana gelir ve sadece o ülkede ölüm yok olur insanlar başta buna çok sevinse de sonradan aslında hiç de sevinilecek bir durum olmadığını anlarlar. Hastaneler huzurevleri oldukça sıkıntılı bir dönem geçirmektedir cenaze levazimatcilari ölen insan olmadığından işsiz kalmış ve bundan sonra ölü hayvanları gömmeye başlamışlardır. İnsanlar ölümün sadece kendi ülkelerinde işine son verdiğini anlayıp bu sefer hastalarını mafya aracılığıyla komşu ülkelere taşırlar. Sınırı geçer geçmez ölen insanlar karmaşık bir şekilde gömülürler belli zaman sonra bu da bir çözüm olmaktan çıkar ve 7 8 aylık süreden sonra ölüm öncekinden farklı bir şekilde yeniden gelir..
Kitabi okuduktan sonra insan şu soruyu sormadan edemiyor
Hiç ölmeyeceğini ve yaşayan bir ölü olacağını bilmek mi daha kötü yoksa ölümune kaç gün kaldığını bilip yaşamak mı?
Dirilmek yeniden
Yerin uyanması gibi kımıldaması gibi toprağın
Bulutları yarması gibi gün ışığının
Yağmurun ansızın boşanması
Binlerce kuşun bir anda parlaması havalanması
Erimesi gibi karların ve buzulların
Patlaması gibi dal uçlarında tomurcukların
Dirilmek yeniden
Yüzyıl süren bir berzahtan geçmişiz gibi
Kandan kinden
Sarsıcı bir hayat hikayesi okudum.
45 yıl süren bu hikayenin müthiş finalinden etkilenmemek ve yaşadığımız hayatlar adına bir parça karamsarlığa kapılmamak mümkün değildi.
Sizlerin de, hayatınız ve hayatımız adına bu hikayeden alacağınız birçok ders olduğunu düşünüyorum.Jean Dominique Bauby, Fransa'nın ünlü gazetecilerinden biriydi.