Nietzsche birkaç defa hastalığını babasıyla karşılaştırdı. Bir Lütheryan papazı olan Carl Ludwig Nietzsche hayatı boyunca birkaç defa depresyona girdi. 1846'da ise epilepsi nöbetleri başladı; bu nöbetler uzun süre uzağa bakmak, iletişim kuramamak ve nöbet sonrası unutkanlık ile kendisini gösteriyordu. Aynı zamanda baş dönmesi ve kusmalarla
Sosyal medya afazi yapma mekanizmasıdır.
Dakikada 10-15 farklı hikayeye bakmak zihni konudan konuya atlatıyor.
Belli bir konuya odaklanmıyor.
Sürekli değişen aralarında anlam bulanmayan gönderiler afazi yapıyor.
CK
Belki de artık, yüz yıldır toplumsal iletişimsizliğimizin temelinde yatan en önemli sorunların başında gelen "toplumsal sözyitimi (afazi)" problemini artık gündemimizden
çıkartmak üzere bireysel düzeyde zihin egzersizlerine başlamalı ve yeni nesillerimizi bu yıkıcı dil belasından kurtarmanın yollarını aramalıyız. Onlara her şeyden önce mutlak hakikatin hiçbir insan aklında neşet edemeyeceğini ve insanın hem biyolojik hem de düşünen bir varlık olarak "sınırlarını" iyice öğretmemiz gerekiyor. Herhangi bir görüşün fanatiği yahut "kafadan" düşmanı olmanın anlamsızlığını onlara çarpıcı ve unutulmaz bir biçimde nasıl
anlatabileceğimizin planlarını süratle yapmamız lazım.
Toplumsal afazi, esas olarak, bireylerde görülen anlamama ve anlatamama bozukluğunun giderayak toplumsal bir nitelik kazanmasıdır. Burada müessir faktör, kavramların -özellikle de toplumu zamk gibi bir arada tutan ortaklaşmış ve asırların imbiğinden süzülerek gelmiş kavramların- içinin boşalması, aynı kavramın farklı kişiler ve gruplar için bambaşka şeyler ifâde etmesi, bunun sonucunda tartışmaya ve anlaşmaya mesnet teşkil edecek müşterek zeminin ortadan kaybolmasıdır.
Septikler ise, dünyayla ilişkilerini bütünüyle koparırlar. Onlara göre dünyayla ilişkilerin tümü "değersiz ve hakikatsizdir". Timon der ki, "Dünyanın bizde uyandırdığı duygular ve düşünceler hiç bir hakikat içermez". Pilatus, "Hakikat nedir!" diye sesini yükseltir. Pyrrhon'un öğretisine göre, dünya ne iyidir ne de kötü, ne güzeldir ne de çirkin, vb. Bütün bunlar dünyaya benim yüklediğim sıfatlardır. Timon der ki, "Aslında her şey ne iyidir ne de kötü, sadece insanlar öyle ya da böyle olduğunu düşünürler".
Dünyanın karşısında ataraksiya (umursamazlık) ve afazi (söz yitimi -ya da başka bir deyişle, yalıtılmış bir içe dönüklük) tutumunu takınmaktan başka bir yol yoktur. Dünyada artık "hakikati teşhis etmek mümkün değildir", her şey birbirinin tersini gösterir, düşünceler arasında fark yoktur.
Edinilmiş dil bozukluğu, bir diğer adıyla afazi dil edinimi sonrası travma tümör dejenartif bozukluklar, enfeksiyon inme gibi beyin hasarı yaratabilecek durumlar sonucu sekonder gelişen dil bozukluğudur.
lçerde miyiz dışarda mı
Anlaşamıyoruz bitişkendillerimizce
Kurşun askerler sizde kalsın
Bezbebekler ellerimizde
Şimdi gidip gelip şefkat dağıtan
Şehir hatları vapuru olmalıyız birbirimize
Bursa bıçağıyla deşilmiş karnı oğlanın
Postu deldirmiş yatmakta ulu orta bir derviş
Afazi afazi afa af fa aaaaa ....
Beyninizde herhangi bir terimin net bir tanımı bulunmuyor veya sizin tanımınız diğer beyinlerdekilerden ciddi farklılıklar gösteriyorsa, bu durumda celbedilmiş toplumsal söz yitimi mağduru olmanız işten bile değil.
Bir yetişkinin sol beyin yarımküresi hasar gördüğünde afazi geçirdiğini yüzyıldan uzun bir süredir biliyoruz. Afazi konuşma yetisinin yitimidir, yani afazi geçiren bir yetişkin ne sözcükleri bulabilir ne de telaffuz edebilir. Yetişkin insanın dil merkezi çoğunlukla beynin sol yarısında yerleşmiştir. Küçük çocuklarda ise durum farklıdır. Asimetri ancak yaşamın üçüncü ve yedinci yılları arasında oluşur.
Son on yıldır yapılan araştırmalara göre beynin sağ yarısının duygusal yaşantıların, sol yarısının ise mantıklı düşünme, devinimlerin hatasız gerçekleşmesi ve dolaysız duygulanımların devre dışı bırakılması alanında işlev gördüğü kabul ediliyor. Bu yüzden yüzümüzün, nörolojik olarak beynin sağ yarısı tarafından yönlendirilen sol yarısında daha fazla duygu belirtisi göstermemiz anlaşılır bir durumdur. Diğer şeylerin yanı sıra bu yüz kaslarını da denetleyen sinirler, beynin sağ yarısından bedenin sol yarısına doğru, sol yarısındaki sinirler ise bedenin sağ yarısına doğru uzanırlar. Ama eğer iki yaş öncesi dönemde beynin sağ yarısı hasar görürse, bu dilsel kavrayış beynin sol yarısının hasar almasına kıyasla daha büyük bir etki yaratıyor.
İnsan beyninin ön bölgesinde sosyal becerilerle ilgili alanlar mevcuttur. Bu alanlar yalnızlıkta körelir. Bunun en bariz ör- neğini çocuklarda görürüz. "Klip sendromu" diyebileceğimiz sendromda çocuklar bütün gün televizyonun karşısına geçip klip seyrederler. Özellikle çalışan annelerin ya da çocuklarını televizyona teslim eden annelerin çocuklarında bu sendrom yaygındır. Hiç konuşmayan, devamlı televizyon seyreden çocukların beyinlerindeki konuşma ile ilgili alanlar harekete geçmemektedir. Dört yaşına gelmiş olup da hâlâ konuşmayan çocuklar çoğunlukla bu türdendir. Konuşma yeteneğinin gelişmesi için bireyin sosyalleşmesi ve bunun için de bir top- lumun mensubu olması gerekir. Afazi denilen bazı konuşma bozukluğu türlerine özellikle bilgisayar mühendisleri arasında sık rastlanması bir tesadüf değildir.
Kültürel kodları algılayamayan beyinlerdeki bireysel afazi(beyin travması sonucu kelimelerin kaybolması) toplumsal afaziye dönüşür ve kimliksiz bireyler doğar.