Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
80 syf.
8/10 puan verdi
"Köye bir adam geldi. Sıradan biriydi. Sırtında siyah bir kaput vardı sadece. Genç, sırım gibi, sert bakışlı bir erkek. Babası yıllar önce bu köyden göçüp gitmiş. Önce, yıkılmış baba ocağını şenlendirmeye geldiğini zannetti herkes, ama öyle değildi. Onu dağların arasına sıkışıp kalmış bu ücra yere okul yapması için göndermiş devlet. Öyle
İlk Öğretmenim
İlk ÖğretmenimCengiz Aytmatov · Nora Kitap · 20187,3bin okunma
İlk kar yağıncaya kadar, dağın eteğinde, çakıl taslarının üstünden gürültüyle akan dereyi geçerdik okula gitmek için. Kar yağdıktan sonra da geçerdik tabii, ama zor olurdu. Buz gibi su ayaklarımızı dondururdu. En çok küçüklerin canı yanardı; gözleri yasla dolardı. Duysen, biri sırtında biri kollarında, her keresinde iki çocuk taşıyarak hepsini karsı kıyıya geçirirdi. Bütün bunlar inanılmaz geliyor simdi bana. Herkes, ya bilgisizlikten, ya aptallıktan, Duysen'e gülerdi. En çok da kısı dağlarda geçirip arada bir değirmene inen zenginler alay ederdi onunla. Baslarında kalpakları, sırtlarında kürklü ceketleri, sırım gibi atlarının üstünden Duysen'in çocukları taşımasına bakarlardı. Öğretmeni gösterirlerdi gülerek. suna bak, derlerdi, nasıl olmuş da bugüne kadar görmemişim su herifi. Daha önce görseydim, kuma diye alırdım! Kahkahadan kırılarak, üstümüze su ve çamur sıçratarak yollarına devam ederlerdi sonra. Ah, arkalarından nasıl koşmak isterdim onların. Atların yularına yapışıp sinsi yılışık suratlarına doğru: Öğretmenimiz için nasıl böyle konuşursunuz? Aptal insanlarsınız siz, kötü insanlarsınız! diye bağırsam öyle rahatlayacaktım ki... Ama küçük bir kızın sözlerine kim kulak asardı? Gözlerimin acı yaslarını içime akıtarak kalakalırdım olduğum yerde. Duysen onların sözlerini duymazlıktan gelirdi; hiç aldırmazdı. Üstelik, söylenenleri unutturmak, bizi güldürmek için komik şeyler anlatırdı.
Reklam
Benim temiz yavrum, duru kaynağım, dedi. Ne kadar da akıllısın... Ah, seni şehre, okumaya bir gönderebilsem! Büyük bir insan olurdun! Dönüp kıyıya doğru bir adım attı.  Gözlerimin önünde şimdi: Gürültülü derenin kıyısında durmuş; ellerini başının arkasına kavuşturmuş; parlayan gözleriyle, tepelerden gelen rüzgarın kovaladığı beyaz bulutlara bakıyor...  - Keşke ağabeyim olsaydı Duyşen! Kollarına atılıp ona sarılır, gözlerimi yumar, en tatlı sözleri söylerdim kulaklarına. N'olursun Tanrım, Duyşen ağabeyim olsun! İnceliği, iyiliği, geleceğimizi düşündüğü için hepimiz seviyorduk öğretmenimizi. Küçüktük ama onun bu erdemlerinin hepimiz farkındaydık. Yoksa her gün o uzun yolu alır mıydık? Rüzgarda, karların arasında bata çıka, soluk soluğa tırmanır mıydık o tepeyi? Kendi isteğimizle geliyorduk okula. Gidip o soğuk ahırda donmamız için hiç kimse zorlamıyordu bizi. Okul öylesine soğuktu ki, birbirimizin yüzüne, ellerine, elbisesine hohlasak, hohladığımız yer hemen buz tutuyordu. Bazılarımız oturup Duyşen'i dinlerken ocağın yanında sırayla ısınıyorduk. 1920'lerin Kırgızistan'nında idealist bir köy öğretmeninin ülkesinin aydınlanması için gösterdiği fedakarlıkların hüzünlü ve trajik öyküsü...  (Arka Kapak) 
Ah duyşen Ah!
Duyşen: Okuma yazmayı, sayı saymayı öğreteceğim size, dedi. Harflerin, rakamların nasıl yazıldığını göstereceğim. Bildiğim ne varsa hepsini öğreteceğim. Bildiği ne varsa hepsini öğretti. Şaşılacak derecede sabırlıydı. Kalemin nasıl tutulacağını teker teker gösterdi hepimize; bu arada, anlamadığımız sözler de söyledi. Şimdi düşünüyorum da, Duyşen şaşırtıyor beni. Elimizde bir alfabe bile yoktu üstelik öğretmenimiz ne gramer biliyordu, ne öğretme yöntemi. Böyle şeylerin varlığından bile habersizdi.
Keşke ağabeyim olsaydı duyşen!
Gözleriyle beni okşayarak: Benim temiz yavrum, duru kaynağım, dedi. Ne kadar da akıllısın... Ah, seni şehre, okumaya bir gönderebilsem! Büyük bir insan olurdun! Dönüp kıyıya doğru bir adım attı. Gözlerimin önünde şimdi: gürültülü derenin kıyısında durmuş; ellerini başının arkasında kavuşturmuş; parlayan gözleriyle, tepelerden gelen rüzgarın kovaladığı beyaz bulutlara bakıyor... O anda ne düşünüyordu acaba? Beni şehirdeki okula göndermeyi mi? Ben onun kaputuna sarınmış şunları düşünüyordum: Keşke ağabeyim olsaydı Duyşen! Kollarına atılıp ona sarılır, gözlerimi yumar, en tatlı sözleri söylerdim kulaklarına. N'olursun Tanrım Duyşen ağabeyim olsun!
Ah, dere, diye fısıldadım, şu üç günün bütün kirini, bütün kötülüğünü götür gövdemden... Kendin gibi temiz yap beni.
Reklam
80 syf.
·
Puan vermedi
Bir öğretmen bir çocuğun hayatında nasıl izler bırakabilir, hangi değişiklikleri sağlayabilir. O kadar naif bir eserdi ki Düyşen senin gibi idealist bir eğitimci olalım hepimiz. Senin gibi inanalım değişikliğin bir adımı olabileceğimize. Umuduyla yaşayan bir insandım Düyşen'i tanıdıkça umudum ve hayâllerim durdurak bilmemeye başladı. Altınay ah tatlı kız neler yaşadın sen öyle daha minicikken...
İlk Öğretmenim
İlk ÖğretmenimCengiz Aytmatov · Nora Kitap · 20187,3bin okunma
-ah!O sabah güneşinin,dumanlı daglari,kiragiyla ıslanmış yoncalarin resmini yapabilseydim.
96 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
21 saatte okudu
Cemile - Duyşen Öğretmen
Ah Aytmatov yine bana “Ah!” dedirtmeyi başardın. Bu baskıda Aragon’un dünyanın en güzel aşk hikayesi dediği Cemile ve başka bir öykü olan Duyşen Öğretmen birlikte yer almış. Cemile’yi bir aldatma hikayesi olarak değerlendirenler de var ama ben Cemile’ye hak verdim. Evet evli, evet eşi askerde ama kadın bu. Kadın sevilmek ister ne olursa olsun sevildiğini bilmek, duymak, hissetmek ister. O da istedi. Kocanın ismi var cismi yok. Aynı zarfın içine karına da bir mektup yazamaz mıydın be adam, daha dört aylık evlisin dört! Hiç mi özlemedin, bir yolunu bulup da yolunu gözleyene iki satır yazamadın. Arkadaşın “Karına mektup yaz da götüreyim.” demese belki onu bile yazmayacaktın. Cemile de ne yapsın yalnız bir güzel kalbi sevdi ve onunla gitti. İyi de etti. Aytmatov kocasını savaşta öldürseydi bu aşk da herkesin gözünde temize çıkardı ama bu durum onun ilk eseri olmasından kaynaklanıyor diye düşünüyorum. Bence Aytmatov bu acemiliğini Toprak Ana eserindeki Aliman gelinde telafi etmeye çalışmış gibi geldi. Ben kitaptaki diğer eser olan Duyşen Öğretmenin hikayesini daha çok sevdim. Öğrencileri için elinden geleni fazlasıyla yapan bir Duyşen Öğretmen ve ona layık olmaya çalışan güzel kız Altınay. Ne yazık ki Altınay’ın başına gelenler içimi çok acıttı. Duyşen keşke daha önce kurtarabilseydi keşke ... İkisi arasındaki sevgi öyle yarım öyle temiz öyle iç acıtıcı bir yerde kaldı ki vedalaşmaları içime dokundu. O kavaklar hep rüzgarla dans etsin istedim. Kısacık ama sıcacık bir hikayeydi. Çok sevdim. Okunmayı hak ediyor.
Cemile
CemileCengiz Aytmatov · Mercek Yayıncılık · 200332,3bin okunma
Ah, dere, diye fısıldadım, şu üç günün bütün kirini, bütün kötülüğünü götür gövdemden... Kendin gibi temiz yap beni. Bizim için değerli anılar taşıyan yerlerde ayak izlerimiz niye silinir? Niye kalmaz? Duyşen'le birlikte indiğimiz o dağ yolunu bulabilseydim, kendimi yere atar, öğretmenimin ayak izlerini öperdim. O dağ yolu, dünyanın bütün yollarından daha değerlidir benim için. O güne, o yola, beni ışığa, taze umutlara götüren o dağ yoluna şükürler olsun... O gün parıldayan güneşe, toprağa şükürler olsun...
Sayfa 137
Reklam
80 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
Ah Düyşen ! Eğitimin ne kadar da yadsınamaz bir durum olduğunu gözler önüne serdin. Köyün kaderini değiştirmek için ve kadınların küçük yaşta zorla evlendirilip iğrenç kelime olan “kumanın” doğmaması için elinden geleni yapmışsın. İki taze fidan öyküsüyken zaman geçtikçe iki mükemmel kavağa dönüşen ve ilk öğretmenini hala unutamayan “Altınay”.. Sizce yıllardır göremediği , hayatını değiştiren Duyşen nasıl çizilebilir ki ?
İlk Öğretmenim
İlk ÖğretmenimCengiz Aytmatov · Nora Kitap · 20187,3bin okunma
32 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.