Ne güzel zamanlardı.
Radyolarda kadife sesli sanatçılar...
Emel Sayın'lar, Samime Sanay'lar.
Bir ilkbahar sabahı güneşle uyanırdık.
Benzemez kimse sana derdi, Müzeyyen Senar
45' lik plaklarda...
Yıldırım Gürses hayattaydı.
Leylaklar dökülüp güller ağlardı.
Ahmet Özhan'ın temiz yüzü aydınlatırdı televizyonları.
"Çok yakarmış güneşin
Döküldüğüm yerden yüzüne, gözlerine, ona ait herhangi bir anıya bakıyor; yeni bir rüzgarın yavaşça yelkenlerimi doldurmaya başladığını hissediyor ve "Ahh" diyordum, "ikimizden biri ölmeli..."
'Hikayeye göre adam, kadını çok seviyor, sevdikçe ruhu büyüyor, eve sığmıyor.. Bülbülün çilesi, yazarın zulası... İnceden sarma bir sigara, inceden bir bardak.. Jak Danyel isimli bir şişe, Hicran isimli bir yara, tuhaf isimli bir roman. Kafamız iyi, açmayın bu kapağı, biz böyle iyiyiz. Avarumu! "
Son kitap sözüyle kısaca hikayemiz bu. İlhami Algör, Arabesk rüzgarların fırtınasıyla geçti bir Eylül gecesinden. Ahh Müzeyyen, anlamazsın bu derin bir tutku.
VE BİZİM HİKÂYEMİZ.
50'li yıllarda Demokrat Parti'yle Hayata gözlerini açanlar.
Tahta beşiklerde ninnilerle uyuyup, 60 ihtilâlinin ayak sesleriyle uyananlar.
Çocukluğunu bu kargaşayla geçirip, 68 'de 18 yaşın heyecanıyla ,68 kuşağının çilesini çekenler.
Bu hikâye hepimizin bilenler bilir…
Bizim o yıllarda çocukluğumuz hep sıkıntılarla
Gönlümde sen ,
Bağrımda sen .
Ahh !
bir bilsen ...
Nasıl kanıyor
parmak uçlarım .
Nasıl kanıyor ,
nasıl akıyor
Kızıldeniz gibi .
Müzeyyen diyorum ,
Müzeyyen !
Kan damlıyor ,
kan ...
Oralı bile değil ki Müzeyyen
Ahh , Müzeyyen !
Öl Müzeyyen !
@mfk0101
Yekta Kopan'ın "Aile Çay Bahçesi" adlı kitabını okudum. Fuardan imzalı alıp gönderen arkadaşıma tekrar teşekkür ederim, sayesinde merak ettiğim bir yazarla tanıştım. Yekta Kopan sevdiğim bir sanatçı (dublaj), sesini severek dinliyorum. Röportajlarını ve TV programlarını keyifle izliyordum ama okumak kısmet olmamıştı. İzlediğim bir
Akşam vakti için içine sığmaz ve kendini sokağa atarsın. Başın önde düşüne düşüne tam parktan geçerken, bankta oturan semtin abisi durdurur seni. "Gel bakim buraya gel, neyin var senin" der. Susarsın.. Gülerek "aşık mı oldun sen yoksa" der. Başını öne eğersin, başını okşar ve o anlatır. Aşkı, sevgiyi, ihaneti, ayrılığı bir de ondan dinlersin. İşte Müzeyyen bu abinin sevgilisiydi. Belki birçoklarına "ahh Müzeyyen" dedirtse bile o da abimizin manitasıydı sonuçta bize laf düşmez. Keyifli okumalar.