Fyodor, kapıcı Kirillov’un işkembesini doldurmak için yaşadığını söylüyor. Anlaşılır ve akıllıca bir şey. Hepimiz akıllı varlıklar olarak midemizi doldurmaktan başka bir şey için yaşayamayız.
Fyodor, kapıcı Kirillov'un işkembesini doldurmak için yaşadığını söylüyor. Anlaşılır ve akıllıca bir şey. Hepimiz akıllı varlıklar olarak midemizi doldurmaktan başka bir şey için yaşayamayız.
“...Fyodor,kapıcı Kirillov'un işkembesini doldurmak için yaşadığını söylüyor.Anlaşılır ve akıllıca bir şey.Hepimiz akıllı varlıklar olarak midemizi doldurmakta başka bir şey için yaşayamayız.Ve birden aynı Fyodor,midesini doldurmak için yaşamanın kötü olduğunu,gerçek için,Tanrı için yaşamak gerektiğini söylüyor ve ben onun ne demek istediğini anlıyorum!Ben de,bundan yüzyıllar önce yaşamış ve halen yaşayan milyonlarca insan da,köylüler,ruh yoksulları ve bu konuda düşünüp yazan,kendi anlaşılmaz dilleriyle aynı şeyi söyleyen bilgeler,hepimiz tek bir konuda,ne için yaşamak gerektiği ve neyin iyi olduğu noktasında uzlaşıyoruz.Ben bütün bu insanlarla birlikte tek bir kuşku götürmez,kesin,açık bilgiye sahibim.Bu bilgi akılla açıklanmaz,aklın dışında bir şeydir,ne nedenleri ,ne de sonuçları vardır.
Eğer iyiliğin bir nedeni varsa,o artık iyilik değildir;eğer iyiliğin bir sonucu,yani ödülü varsa yine iyilik değildir.Demek ki iyilik,neden ve sonuç zincirinin dışındadır.
Bunu ben biliyorum,hepimiz de biliyoruz.
Oysa ben bir mucize arıyordum,beni inandırabilecek bir mucize görmediğim için hayıflanıyordum.Al işte tek olabilecek,her zaman var olan,beni her yandan sarmış biricik mucize ve ben onu fark etmemiştim!
Bundan daha büyük bir mucize nasıl olabilir?”
(...)Bunlar yıllarca temizledikleri helaların kendileri gibi insanlar için değil, yalnız kapıcı, odacı durdukları han ve apartmanlarda yaşayan insanlar için olduğunu sanıyorlar. İşte biz bu halka "akıllı, bilgili, anlayışlı, sezgili" diyoruz.
İlçe ortaokulunun Almanca öğretmeni bir arkadaşına şu mektubu yazıyordu:
*
''Büyük şehirlerde oturup, halk için düşünmek ne kolay.. Buraya gelmeden önceki iyi niyetli aptallığımı düşünüyorum, içimi bir halk dalkavukluğu kaplamıştı. Bizi nasıl kandırdılar, aldattılar, sonunda halk dalkavuğu yaptılar. Halk bilir, halk herşeyi bilir, halkta büyük bir
Burada, asla ilişikteki romancığı savunma niyetinde değilim. Tam tersine, anlaşılmasını sağlamaya çalışacağım düşünceler daha ziyade Pierre ve Jean'da teşebbüs ettiğim psikolojik inceleme türünün eleştirisini gerektirecektir.
Genel olarak Roman'ı ele almak istiyorum.
Yeni bir kitabın çıktığı her sefer, aynı eleştirmenlerin aynı
YANLIŞ GİDİYORUZ
İlçe Ortaokul Almanca Öğretmeni bir arkadaşına şu mektubu yazıyordu:
Sevgili..............
Burda boğuluyorum artık. Edebiyat yapmıyorum. Gerçekten boğuluyorum, hava yetişmiyor, soluğum kesiliyor. Hıdırlık Doruğu'nda insanı yere çalan sert yel bile, ciğerlerime boğucu gaz gibi doluyor. Ancak kendimi bilmemesiye, kendimi
Sinirleri biraz yatıştıktan sonra kitabı koynundan çıkardı, gururla içini çekerek okumaya başladı. Birinci sayfayı bitirince, “Oh, be! Öyle şeyler yazmışlar ki, bundan iyisi can sağlığı! Okumaya önem verdiğim için aklımla bin yaşayayım!” diyerek başını salladı.