Insan ne kolay alışıyor. Alıştıklarını ne kolay vazgeçilmez sayıyor. Ne kolay onlarla tarifliyor kendini ve sonra ne kolay bomboş kalıyor. Sonradan edinip vazgeçilmez kıldığı her yeni alışkanlıkla yaşamsal bir parçasından vazgeçiyor.
Keşke her imkansızın bir mümkünü olsa.Laf güzel.Kırılan kalpler tamir edilse de çatlağın izi kalır,ben ona da raziyim ya,kırık değil çıkık bizimkisi.Yerinden cıkmış, sökülmüş gibi kalplerimiz.
Bir şekilde her birimiz hayatımıza devam ediyoruz, diye düşündüm. Ne kadar büyük ve ciddi kayıplar yaşasak da, ne denli önemli bir şey elimizden alınmış olsa da ya da sadece üzerimizdeki deri aynı kalıp kendimiz tamamıyla farklı bir insana dönüşmüş olsak da, sessizce yaşamımızı sürdürüyoruz. Bizim için belirlenmiş zamanının sonuna gittikçe yaklaşıyor, ardımızda bıraktığımız zaman dilimi uzaklaşıp kaybolurken ona veda ediyoruz. Gündelik hayatın sonu gelmez işini gücünü tekrar tekrar - bazı durumlarda büyük bir beceriyle - yaparak. Böyle düşününce büyük bir boşluk duygusuna kapıldım.
“Yine de sıradan bir genelleme yapacak olursam, mükemmel olmayan yaşamlarımızda boşa harcanmış zamanların da yeri önemli değil midir? Eğer bu mükemmel olmayan yaşamlarımızdan tüm bu boşa harcanmışlıkları çıkaracak olursak, yaşamlarımız mükemmel olmama özelliğini bile yitiriverir.”