Hıristiyanlık yenilmişti, ancak Ortadoğu'da İslam'ın yükselişiyle yok edilmemişti. Yerleşim, din değiştirme ve asimilasyon süreçleri yavaş yavaş Hıristiyan nüfusu çoğunluk olmaktan çıkarıp azınlığa düşürdü. Yine de canlı bir toplumsal ve dini yaşam sürdürdüler. Müslüman devletlerin hoşgörüsünün verdiği güvenle, klasik İslam medeniyetinin yaratılmasında küçük ama önemli bir rol oynaya bildiler. Haçlı Seferleri, ardında çatışma ve şüpheyi miras bıraktı. Bu da Hıristiyanların Müslüman komşularıyla ilişkilerinde kalıcı bir kötüleşmeye yol açtı. İslam hukukunun güvence altına aldığı temel haklardan yararlanabiliyor olmalarına rağmen, artık Müslümanlardan sosyal olarak izole edildiler ve geçmişte sahiplendikleri aktif kültürel ve politik rolden neredeyse tamamen vazgeçirildiler. Batılılaşmanın ve ulus bilincinin ortaya çıkışının ilk aşamasında, Hıristiyan azınlık kısa bir süre olsa da Ortadoğu'daki hayat ve olaylarda yeni ve önemli bir işlev edindi. Liberal vatanseverlikten toplumsal milliyetçiliğe geçiş ve Hıristiyan Batı'ya düşmanlığın artması bu işlevi yine yok etti.