Annesinin ölümüne kayıtsız tepki veren ve toplumun geleneklerine uymayan bir adam düşünün. Bu adam, Cezayir'in kasvetli atmosferinde anlamsız bir dünyayla boğuşurken, yabancılaşmanın ve varoluşsal bunalımın derin çukuruna düşüyor.
usta kaleminden çıkan ve okuru derin düşüncelere sevk eden bir başyapıttır. Roman, Meursault adındaki bu adamın hikayesi üzerinden, bireyin toplumla olan karmaşık ilişkisini, yabancılaşmayı ve varoluşsal bunalımı sorgular.
Meursault, duygu yoksunluğu ve toplumdan kopukluğu ile dikkat çeken bir karakterdir. Bu durum, onu etrafındakilerle olan iletişiminde sorunlar yaşamasına ve toplumdan giderek daha da uzaklaşmasına neden olur. Roman boyunca Meursault'nun iç dünyasını ve çelişkilerini derinlemesine inceliyoruz.
Camus, yalın ve akıcı diliyle sürükleyici bir hikaye örüyor. Romanın kasvetli atmosferi, Meursault'nun ruh halini ve yaşadığı bunalımı yansıtıyor. Semboller ve metaforlar ustalıkla kullanılmış, romanın anlamına derinlik katıyor.
sadece bir roman olmanın ötesinde, varoluşsal felsefenin temel ilkelerini kurgu ile harmanlayan bir eserdir. Roman, bize hayatın anlamı, ölümün kaçınılmazlığı ve bireyin özgürlüğü üzerine düşünmeye teşvik ediyor.
Camus'nün bu etkileyici eseri, her yaştan okurun okuması gereken ve sarsıcı bir deneyim yaşatacak bir başyapıttır. Yabancı sizi derinden etkileyecek ve varoluşsal sorgulamalara sürükleyerek hayatınıza dair yeni bakış açıları kazanmanıza yardımcı olacaktır.
Albert Camus 7 Kasım 1913' te Fransız sömürgesi Cezayir' de doğmuştur. Babası o daha küçükken I. Dünya Savaşı'nda ölmüştür. Annesi, büyükannesi, kardeşleri ve felçli dayısı ile küçük bir evde yoksulluk içinde yaşamıştır. Bu Camus' nün hayatındaki ilk zorlu mücadelesidir.
