İnsanın görme duygusu bazen ibret sahibi olur da, gizli perdeyi deler, geçer. Böylece duyguları perdeyi aşınca, devamlı olarak görür, duyar. Anlar ki; ova, çöl altın ile para ile dolu olsa, Hakkın rızâsı olmadıkça oradan bir arpa miktarınca bile bıir şey alınamaz. İnsan, durmadan, ara vermeden yüzlerce cilt kitap okusa, Allah takdir etmedikçe hatırında hiç bir şey kalmaz. Fakat, o kişi Allah’a kulluk eder de, iyi ve insanlara yararlı olursa, bir i kitap bile okumadan, kendi İçinden, kendi gönlünden görülmemiş, duyulmamış nadir bilgiler elde eder. Bil ki; yüce gökler, insanın idrâk ettiği, akıl erdirdiği şeylerin aksidir. Gökler o akisten ibarettir. Akıl ve aşk hiç ümitsizlik yolunu tutar mı? O tarafa koşmak için aşk lâzımdır ki, başını ayak etsin de koşup gitsin. Hiç bir şeye aldırmayan aşktır, akıl değil.. Akıl, yararlanacağı, fayda elde edeceği şeyi arar. Aşk yılmaz, yanar, yakılır ve canını sakınmaz. Utanma ve sıkılma da bilmez. Değirmen taşının altındaki buğday gibi, 0 da ezilir, belâlara katlanır, sabreder. Öyle sert, çetin yüzlüdür ki, arkasını dönmez. O, gönlündeki faydalanma arzusunu, menfaatini öldürmüştür. Neyi var, neyi yoksa, ortaya kor, oynar, yutulur. Kâr aramaz. Haktan aldığı gibi, hepsini yine Hakka verir.