Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Alper

Yaratıcı yaşam da eğlence (haz) yaşamı da ona yasaktır. Ama anlamlı olan sadece yaratıcılık ya da zevk değildir. Eğer yaşamda gerçekten bir anlam varsa, acıda da bir anlam olmalıdır. Acı da yaşamın kader ve ölüm kadar silinmez bir parçasıdır. Acı ve ölüm olmaksızın, insan yaşamı tamamlanmış olmaz.
Reklam
İnsan onurunu bir toplama kampında bile koruyabilir. Dostoyevski bir keresinde şöyle demişti: ''Beni korkutan tek bir şey var, acılarıma değmemek.'' Kamptaki davranışları, acıları ve ölümleri son içsel özgürlüğün kaybedilemeyeceği gerçeğine tanıklık eden şahitlerle tanıştıktan sonra bu sözler sık sık aklıma geliyordu. Bu insanların çektikleri acıya değdikleri söylenebilir acıya katlanma yolları, gerçek bir içsel başarıydı. Yaşamı anlamlı ve amaçlı kılan şey de, insanın elinden alınamayan işte bu ruhsal (tinsel) özgürlüktür.
Sevmek, güzel birinde aşkı aramak değil; o kişide bilmediğin bir zamanın, beklenmedik bir anında kendini bulmaktır

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
söz ver...
Beni görünce bakışlarını benden kaçırmak istedin, öyle mi? Merhametsiz! Seni gördüğüm zaman gönlümden geçenleri biliyor musun sen? Gözlerimi kapatıp açıncaya kadar geçen vakitte hayatım elimden gidiyor sanıyorum. Allah'a şükürler olsun ki sen de beni seviyorsun gönlün sana baskın geliyor. Sen beni bir kere gördün, ben de seni bir kere gördüm. İkimizin de gönülleri eş yaratılmış Allah’ım beni sana seni bana yazmış! Sen ruh, ben vücut! Sen aşk, ben yürek! Güneşe benziyorsun sen; sana baktıkça gözlerimi kamaştırıyorsun. Ben ise bir gölge gibi, sadece senin ayaklarının dibinde sürünüyorum. Bu dünyada birbirimizden ayrı kalsak öteki alemde kavuşuruz. Ayrı görünür yine bir araya geliriz. Bana söz ver; ister ayrı kalalım, ister bir olalım dünyada ve ahrette benden başka kimsenin yari olmayacaksın.
Mutluluk
Son zamanlarda çok düşündüm ve çok değiştim. Mutlu olmanın tek yolu sevmektir. Kendini düşünmeden sevmek; herkesi ve her şeyi. Her yöne doğru, yakına gelen herkesi içine alacak bir sevgi ağı örmek. Vanyuşa'yı, ihtiyar Yeroşka'yı, Luka'yı ve Marianka'yı...
Reklam
Senin de yüreğin çarpıyor mu? Herkesinki çarparmış. Ama kimininki aydınlık olurmuş, kimininki karanlık. Dışarıdan hangisinin karanlık, hangisinin aydınlık olduğu nasıl anlaşılır İnci?
"Seni bırakıp gitmem. Gidersem seni de götür­meye çalışırım." Hatırlıyor musun, böyle söz vermiştin. Ama "Hoşça kal," bile demeden gitmişsin. Ben uyurken.
Dedemim mezar taşını okuyamıyorum!!!
Osmanlıca bir lisan değil bir bürokratik jargondur. Çok hoş bir bürokratik dil olduğu kesindir. Bütün imparatorlukların böyle bir bürokrasi jargonu vardır. Sokaktaki insanın bilmeyeceği veya herhangi bir okumuşun yazamayacağı şekilde yazar ve konuşurlar. ''Harf devrimi yaptık, Osmanlıca öldürdük'' gibi sloganların anlamı yoktur. Çünkü bunlar zaten çok kimsenin bilemeyeceği kullanamayacağı bir jargondu ama hiç şüphesiz o kültürün ve dilin zenginliğidir yaşatılması için yapılacak tek şey vardır sızlanmayı bırakıp hiç değilse ilgili uzmanların ötesinde herkesin değil ama ilgilenenlerin okuyup öğrenmesi çalışması gerekir.