Ahmet Haşim:Ömrüm Bedbaht Bir Akşamdı
Çirkinlik Saplantısı ve Aşağılık Kompleksi Ahmet Haşim, gündüzlerden çok akşamı ve geceyi, özellikle de mehtaplı geceleri çok sevmiştir. Akşam karanlığının tüm çirkinliklerini gizlediğini düşünerek kendine bir dünya oluşturur. Onun bütün dünyası akşamdadır. En meşhur sözü ‘’Acılar gece çözülür’’ sözüdür. Aslında Haşim’in gayesi güneşin
Elmas mı Kömür mü
Zira Rusale-i Nur'da şöyle geçer: "Siz şiddetli imtihanlara girecek ve defalarca inceden inceye mihenge vurulup,ciddi tecrübe edileceksiniz". Böylelikle ham mıyız has mıyız?Altın mıyız bakır mıyız?Elmas mıyız kömür müyüz açığa çıkacak. Zira elmasla kömürün karbon sayıları birbiriyle aynıdır ama yedikleri ateş ve basınç aynı değildir. Birisi siyah elmas namıyla kömür kalır sobada yanar,diğeri hakiki elmas olarak gözlerde pırıl pırıl parlar.
Sayfa 79 - Timaş
Reklam
Zihnimde canlanır Agıri’nin karlı zirvesi, sınır boylarında gezinen kaçakçı atları, çocukluk oyunlarına yer olmuş Bazid,in dar-ıslak sokakları, karlı gecelerde içilen kaçak çayın kokusu, babamın tabakasından sardığı Muş tütününün altın sarısı rengi, önce kaçakçıların sonra Dağ Masalcılarının yoksul damlarımızın altında yarattığı kahramanlık öyküleri...
Sayfa 30 - aramKitabı okudu
Eskiden kendimize göre yaşayışımız, düşünüşümüz, giyinişimiz ve kendimize göre, dinden, ırktan ve ananeden hayat alan bir zevkimiz olduğu gibi, bu hayat tarzına göre de "saat"lerimiz ve "gün"lerimiz vardı. Müslüman gününün başlangıcını şafağın parıltıları ve sonunu akşamın ışıkları tayin eder. Madenden sağlam kapaklar altında
İmtihan tesellisi
İddia, imtihanı gerektirir. Kur'an-ı Kerim'de 'İnsanlar 'iman ettik' demekle kendi hallerine bırakılacaklarını mı sandılar?" buyrulur (Ankebut, 2) . İnsanların kalplerinin altın mı, bakır mı olduklarının tespit edilmesi, inanç ve düşüncelerinde samimi olup olmadıklarının kendilerine gösterilmesi açısından musibetler zaruridirler. Bir değil, on değil, yüz kere sınandığı halde, aynı inanç ve kararlılıkta olan birinin, prensiplerine ve inançlarına bağlılığı ve samimiyeti zirvede demektir.
Ağrıdağının doruğuna yakın yerinde, güneybatı yamacında bir göl vardır, adına Küp gölü derler. Bir harman yeri büyüklüğündedir göl. Som mavi bir sudur. Kuyu gibi. Kırmızı, keskin, ışıltılı kayalıkların dibindedir. Her yıl bahar gözünü açar açmaz Ağrıdağının tekmil çobanları gölün kıyısına gelirler, güneş damgalı kepeneklerini bakır toprağın üstüne serip gölün kıyısına sıralanırlar, kavallarını çıkarıp doğan günle birlikte Ağrıdağının öfkesini günbatımına kadar çalarlar. Ağrıdağı çobanları güzel, kara, kederli gözlüdürler. Uzun, çok güzel parmakları vardır. Bazısının gür, altın sakalları dalgalanır. Küçücük bir ak kuş çobanlar gölün kıyısında kaval çaldıkları sürece üstlerinde döner durur. Gün kavuşunca çobanlar karanlığa karışıp giderler. Ve tam bu sırada da tepede dönüp duran ak kuş gölün üstüne süzülüp iner, kanadını suyun som mavisine daldırır, sonra o da çobanlarla birlikte, karanlığa karışır. Kanadın değdiği yerde göl incecikten dalgalanır, ince dalgalar genişleyerek, gelir, bakır kıyılara vururlar. Sonra, iri bir atın gölgesi gölün üstüne düşer, süzülür gider.
Reklam
Altın insanlar, teneke insanlar vardır. Bakır, kurşun, çelik. Böyle devam eder. Hepsi doğalarının, kalıtımlarının, öğretimlerinin ve çevrelerinin limitlerine tabidir
Sayfa 9
"Ey yıldızların kanatlarına uzanmış şehir, ey köhne mezarlarında bile bahar kokuları terleyen payitaht; söyle bakalım bu onulmaz aşkın suçu sadece bana mı ait!? Sende de beni kahreden, kendisine çeken bir nazar yok mu, hatta beni bedbaht eden tek bir mezar yok mu!? Peki ya kader; onun bu meselede hiç mi dahli yok? Senin için kaç mısra
"Sahiden güzel gözleri var. İçinde bir tek renk yok gözlerinin; birçok renkler var. Yeşil var, eflatun var, bir ara mavi var, kahverengi var, ela var, bu arada birçok güneş ışığı var. Pırıltıdan ve renkten öyle nasibini almış gözler ki ela gözlüdür, diyorsunuz, değil. Lacivert, yeşil; ne münasebet! Kahverengi; hayır efendim! Birbirinden renkleriyle ayrılan bir sürü maden ve taşı bir havanda dövünüz. İçinde bakır da olsun, altın da, demir de olsun, gümüş de, platin de; granit de olsun, zebercet de, zümrüt de, inci de olsun, kum da... Bunların üstüne güneş ışığı vurun, sonra birdenbire bir ay ışığı geçin: İşte İnci Hanım'ın gözleri."
Sayfa 84 - Kraliçenin EvindeKitabı okudu
Altın insanlar, teneke insanlar vardır. Bakır, kurşun, çelik... Böyle devam eder. Hepsi doğalarının, katılımlarının, öğrenimlerinin ve çevrelerinin limitlerine tabiidir. Bu metallerin her birinden, çalışan makineler inşa edebilirsin. Fakat zayıf olanların güçlü olanlarla eşit şekilde iş yapmasını beklememelisin. En iyi sonucu elde edebilmek için her seferinde eritme ya da arıtma gibi işlemleri kullanarak ona engel olan önyargılardan, metali kurtarmalısın.
1.000 öğeden 881 ile 890 arasındakiler gösteriliyor.