Hayalperest olmanın en güzel yanı, içinde gizlediği belirsizliktir. "Doğru bilgiler" asla yakışmaz ve zarar verir hikayenize. Kural şudur: Kurgulayacak, ama kurcalamayacaksın. Bu kez de pek çok kez olduğu gibi, birileri burnunu hikâyeye sokup büyüsünü silivermişti. Bu "biri"nin Deniz olması bile sakinleştirmiyordu beni. Yara almıştım.
Sayfa 107Kitabı okudu
Düşünsene bu kadar acımasız bir dünyada, birileri seni övüyor, yaptığın işi takdir ediyor. Hadi bir seferlik buna kibarlık dedik. Ama sıklıkla böyle şeyler yaşıyorsan, kimse seni sevdiği ya da sana acıdığı için böyle şeyler söylemez. Muhtemelen o insanların çok işine yarıyorsundur ve seni kaybetmek istemedikleri için seni motive etmeye çalışıyorlardır. Yani kimse kimseyi durduk yere takdir etmez. Bu sebeple birisi seni takdir ediyorsa bunu kabullenmelisin; senin çabaların sayesinde oldu bu sonuç. litifatları, tebrikleri ve olumlu geri bildirimleri kabul etmen çok önemli... Eğer sen, gelen her olumlu tepkiyi yapacağın açıklamalarla değersizleştirirsen, bunu bazen mütevazi olmak adına yapsan bile, diğer insanlardan gördüğün değer düşmeye başlar. Bir söz vardır eskilerden, "Cahile tevazu yapma gerçek zanneder," diye. Olumlu geri bildirim aldığın anda içinde baş gösteren durumu basitleştirme açıklaması yapma arzuna karşı koymalısın, bir tebessüm bir teşekkürle gelen övgüyü sakince kabullenmelisin. Içindeki ses bambaşka şeyler söylese de bu durumu kibirli olmak olarak düşünme. Kibirlilik yerli yersiz her şeyle övünme ve kendini diğer insanlardan üstün görmekle ilgili bir durum. Senin yapacağın şey, hakkın olanı teslim almak sadece...
Sayfa 149
Reklam
Bir zamanlar böyle tipler vardı, gerçi hâlâ varlar
“Ne oldu bize böyle?” dedi... (...) “Bana kalırsa, asla olamayacağınız bir şeyi, yani aklı başında birinin arzu etmeyeceği bir şeyi olmaya, Avrupalı olmaya çalışıyorsunuz” diye sözünü kesince, şu cevabı verdi: “Hayır, o değil. Sebep, evlerde, özel hayatımızda yaşadığımız kötü hayattır. Bizim Türk kadınını bir bilseniz –cahilliklerini, kibirlerini, dar kafalılıklarını!...” Onlar hakkında ben de bir şeyler biliyordum, onun söylediklerinden daha çoğunu duymuştum. Onları genelde sevimli, itaatkâr fakat ince ruhlu, Batının kadınlarından daha az darkafalı biliyordum, ama sözünü kesmek istemedim. “Bizim de sizin gibi aydın, tahsilli, zarif, bizi anlayan, bizim aydınca ilgilerimize, meraklarımıza katılan eşlerimiz olsaydı, biz de erkek olabilirdik. (...) Bu adam bugünün güzel Türk hanımlarının hemencecik çuvallara konup boğulmalarını, onların yerine İngiliz kadınlarını ithal etmeyi mi düşünüyordu? “Ya dinimiz! Ne kadar cahilce, ne kadar geri kalmış! Ne zaman ilerleme aramışsak bizi engellemiş. Bir Luther’e şiddetle ihtiyacımız var. Bütün hukuk sistemimiz eski ve engelleyici. Hükümetimiz çocukça ve Avrupa’nın maskarası. Bizi ancak siz kurtarırsınız, efendim. A’dan Z’ye çürümüşüz biz, itibarımız kalmamış bitmişiz.” Ben, gülerek, İngiltere’de de çok sayıda insanın aynı şeyleri düşündüğünü söyleyince daha da canı sıkıldı; galiba o yüzden trende yanımda oturmaktan vazgeçti.
Bahçenin önündeki sedire oturdu Bahire. İçinde değişik bir yaşamın arzusu hem de bu yaştan sonra, ilk kez orada filizlendi. Şöyle düşündü: "Yetmiş yaşındayım. Evi çekip çeviren benim. Beş tane uşak, üç gelin, iki damat, dokuz torun, torba torbalak elime bakıyor. Aga'nın kendine hayrı yok. Utanmazlar pazara bile beni gönderirler. Tövbe haşa, kader böyle yazmış ama..." Aması maması kümes damının üzerinde eşelenen tavukların kaçışmasına rastladı. Ama, virgül, ama, virgül gibi bir sıralama bir bekleyiş oluştu bahçenin ortasında. Düşündü taşındı. Ne gariptir zihnine grev gibi lokavt gibi şeyler üşüştü. Haberlerde görmüştür tabii. Başka nereden bilecek. Hem siz nereden bileceksiniz onun neler çektiğini? On yaşında çık köyden, on üçünde evlen, on beşinde anne, otuzunda torun sahibi, ellisinde hasta, altmışında yasta ol. İşte o yüzden olacak. "Yenişehir yönüne bir bilet, sadece gidiş!" cümlesi yankılandı istasyon binasının sönük ışıklarında. Akşamın bu saatinde, bak hele!
Sayfa 42 - 1. baskı: Haziran 2023 - Klaros Yayınları
Evet yakışıklıydı fakat büyük burnu yüzünün güzelliğini az da olsa gölgeliyordu, bu özelliği sadece onu seven insanların gözüne batmazdı ama dışarıdan birinin bakacağı ilk yer sadece kusurlarımız olurdu. Asıl bu insanlığın değişmeyen kusurlarından biriydi. Topluma göre herkes tek elden çıkmış gibi kusursuz olmalıydı; kaşı, gözü, ağzı, burnu altın oranla yüze oturtulmalı, dişleri parlamalı, vücudunda fazladan gram yağ olmamalı. Yaratılan güzellik algısı en çok da kendini olduğu gibi sevmeyenleri etkiliyordu. Halbuki herkes olduğu gibi güzeldi;
Sayfa 200 - Lora YayıncılıkKitabı okudu
Hristiyan dünyanın temsilcilerinin ve egemenlerinin Hak ka ve Hakikat'a karşı olan ihaneti, daha ilk yüzyıllarda, önce Pav lus eliyle sonra da Roma yönetimleri eliyle" Hz. İsa ile getirilmiş olan ilahi mesajı bozmakla sınırlı kalmamış, 19.ncu Yüzyıl orta- larından itibaren kurumsal nitelikle başlattığı Oryantalizm çalış malarıyla
Reklam
170 öğeden 41 ile 50 arasındakiler gösteriliyor.