Hüdhüdler başı, ulu kepez: “ Amanın ha, aman ha insanlara haber vermeyelim bugünkü Töreni. Ne yapı elimde insanlar Sarayı da, tahtı da, töreni de bilmesinler. Ben insanları çok iyi bilirim. Onlarda bir Süleyman vardı, bütün yaratığın dilini bilir, sihirbaz bir kişiydi, onun gününden beri biz insanlarla birlik olduk. Ben onları bildim bileli nereye burunlarını sokmuşlarsa berbat etmişlerdir. Çok Övüngen yaratıklardır, bir yaparlarsa bin övünürler. Sonracığıma da kendilerini evrenin kilidi sanırlar. Hepsi de az çok delidirler. Sonra da o insanlar var ya, bizim gibi değildirler, onlar ölümdürler. Ölümlü olduklarını bilip, ölüm karşısında delirmişlerdir. Bu yüzden doğaya, kendi kendilerine, yıldızlara, her şeye kinle bakarlar. Sevgileri tükenmiş. Sevmeyi unutmuşlar, yaşam sıcaklığını yitirmişlerdir. Şimdi bu sarayı, bu tahtı görsünler ya yıkar, bozar, yerle bir ederler, ya da durmadan birbirlerini satarlar. Senin bu güzel sarayın, görkemli tahtın onlar için salt bir satış aracı olur… Onlar bir güzelliğe, bir yıldıza, güzel bir hüdhüd dişine, bir kuğuya, bir cerene içleri sıcacık sevgiyle dolarak bakmazlar,“ diye konuştu.
Sayfa 79 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
Yandım, amanın, yandım ben bir esmerin nârına Getirin, basayım tuz üstüne tuz kapanmayan yarama Ya sen gel ya da ben geleyim, ferman buyur Ahdım var, baş koyacağım yastığına, yorganına :)
Reklam
Amanın amanın :)
"Senin yeşilinde unuttum siyahlığımı."
“amanın eyle mürüvvet gördüğüne tapma gönül yüzüne bakmayanın sen tozuna da bakma gönül bir kardaşa meyil verip tuz ile ekmeğin yiyip azıcık noksanın görüp tez başına kakma gönül arap ata binip coşma karlı buzlu dağlar aşma her gördüğüne sır açma doluları dökme gönül pir sultan'ım gündür ava çektiğim emekler hava nasihatım olsun sana sen hatıralar yıkma gönül”
Bir tarihte de bir kadın hastanın karın filmiyle bir akıl hastasının beyin filmi karışmış. Bu yüzden zavallı erkek deliyi, rahminde ur var diye rahim ameliyatına almışlardı. Adam deli olduğundan “Yahu, ben kadın değilim ki rahmim olsun...” da diyemiyor.” Hepimiz de meraklandığımızdan, “Sonra ne oldu, ameliyat oldu mu?” diye sorduk. Anlattı: “Ameliyathaneye götürüp deliyi narkozla bayıltmışlar. Tekerlekli ameliyat masasını sürmüşler o ışığın altına. Ameliyat masasındaki delinin her yanı beyaz bezle örtülü. Profesör hekim, asistanlar, hemşireler filan, ellerinde eldiven, beyaz gömlekler sırtlarında, suratları örtülü, bir gözleri görünüyor fıldır fıldır... Profesör olan operatör hekim, başhemşireye “Aç kızım...” diyor, üstündeki örtü açılacak da hekim hastanın apışını yarıp rahmindeki uru alacak... öteki hemşire de, içinde neşterler, makaslar, türlü ameliyat aygıtları olan tepsi elinde... Başhemşire, delinin çıplak gövdesini örten beyaz bezi açmış ki... Amanın... Karşısında koskocaman bir mazallah dikilmiş... Başhemşire “Aaaa...” diye haykırınca şaşkınlıktan... Şaşılmaz mı canım, o zamana dek hiçbir kadında öyle bir şey görmemiş... Sonradan röntgen filmlerinin karıştığı anlaşılmış da deli kurtulmuş. Erkek delinin rahim ameliyatı olamayacağının alameti ortada... Ya rahminde ur olan kadına beyin ameliyatı yapılsaydı!..”
Nesin yayınlarıKitabı okudu
Biz diyoruz ki, bu halk soyulmasın... Halkı soyanları artık aradan çıkaralım. Yirminci yüzyıl milletlerin soyul­maktan kurtuldukları, kendi benliklerini buldukları yüz­ yıldır. Bizim toprağımızın kendine has bir kültürü var, amanın buna hiç önem verilmiyor, önem verilsin, diyoruz. Başka çaremiz yok, diyoruz. Amanın millet, toprağımız yok oluyor, ağalar, beyler, gericiler, toptan, toprağımızı, ormanlarımızı yok etmek için yarışa çıkmışlar, ne duru­yoruz, diyoruz ... Onlar karşımıza geçmişler bre vatan ha­inleri, bre zındıklar... Bre! Bre!.. Azıcık vicdanı olan, elini vicdanına koyup söylesin, kim vatan haini, kim değil!..
Reklam
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.