Sağlık uyarısı!! Uzun bir yazı, ben uyarımı yapayım da sonra “gözüm senin yüzünden bozuldu” deyip tedavi masraflarını ödetmeye kalkarsanız karışmam! Hiç okumamak seçeneğine de sahipsiniz, sağlık söz konusu, doktor tavsiyesi ile okumayacak olanlara hak veririm. Herkes kendince ölçsün: Kitabı yeniden yazmaya niyetlenip yarı yolda vazgeçmişim gibimsi
Eşek kadar oldum ama halen ; Adıma imzalanmış, bana emanet edilmiş yeni bir kitap geldiğinde, hızlı hızlı her tarafını karıştırırım. Üç beş yerinden bir şeyler okurum. Tadına bakarım. Beni çekiyor mu? Koklarım beğendim miydi de öperim. İşte bu kitap da onlardan biri.
Ne çok atasözü , deyim vardır değil mi eşeğe benzetilerek nitelendirilen.
Efendim, okuduğum bu kitap hakkında bir sayfaya önemsiz bir kaç cümle yazmak istedim ama evdeki bütün kalemler ayaklanma çıkarmış. Neymiş yazılarım onları tüketiyormuş. Üstünde ismimin yazılı olduğu kalemin başının altından çıktı bütün bu işler biliyorum. Diğerleri okuma-yazma bilmez ki! Her neyse onları ikna etmek için çok uğraştım, bana bazı
Benim seni sevdiğim gibi beni sevmediğin için senden nefret ediyorum.
Selam, pat diye dalıyorum ben ikinci şans zamazingosunu bu kitapta hiç sevemedim. Bu kitapta ne trope hoşuma gitti ne de ikiliye yazılan sahneler. Konu o kadar sinir bozucuydu, karakterler o kadar samimiyetsizdi ki keyif falan alamadım. Kitapta yazarın şaşırtmaya çalıştığı
Hayat size tembellik hakkı vermez. BÜNYE! BÜNYE! BÜNYE!
Alabildiğine spoiler / sürprizkaçıran içermektedir !
Zavallı Yorik! Horatio! Bana bir şey söyle! Ne söyleyeyim efendimiz?
---Shakespeare'nin Hamlet'inden---
Dünyanın hiçbir Nüzhet'i yalan söylememelidir.
---Her bireyin yalan söyleme özgürlüğü vardır, sevdiklerimiz buna dahil
Yürüyordum. Yürüdükçe de açılıyordum. Evden kızgın çıkmıştım. Belki de tıraş bıçağına sinirlenmiştim. Olur, olur! Mutlak tıraş bıçağına sinirlenmiş olacağım.
Otların yeşil olması, denizin mavi olması, gökyüzünün bulutsuz ol¬ması, pekâlâ bir meseledir. Kim demiş mesele değildir, diye? Budalalık! Ya yağmur yağsaydı... Ya otların yeşili mor, ya
Şükür yetiştik. Yetişemezdik ya. Servis şoförü uyanık. Biliyor tüm yolları. Kaçta demişlerdi, buçukta. Daha 15 dakika var. Peron? Bilette yazar. Arka cebimde. Koltuk 17, Peron 66. . Şuradan gidilecek. Üstte yazanlar peron numarası. Kaç burası 50-60, bir sonraki 60-70. İşte otobüs. Bir sigara içmeli, yol uzun. Sigaram sağ cebimde. Çakmak?
Utan utaaan, utanmayan insan olur mu laaan!?
Baharın gelişini selamlayan kuşların cıvıltısı odasına kadar uzanmış, neşeli bir günü dişlerine kadar getirmişti. İlk iş yataktan hızlı bir şekilde kalkacak gazetesini kurtaracaktı. Gazetesi ya çalınıyor ya da birileri tarafından okunarak örseleniyordu. Dışarı çıkmasıyla alnının kırışıklarının
(okumak isteyenler için çok uzun ama duygusal bir metin bırakıyorum buraya -bendenizden-)
(Askerden dönen Necmi'nin annesini kaybetmesi üzerine arkadaşına bunu anlatması)
Necmi başını büküp olayları tek tek anlatmaya başladı. ‘Valla devrem ne sen sor, ne ben söyleyem. Bizimkiler de bilmez ama benim sonum yakındır. Benim Valideyi hatırlar