Ada babasının elini okşadı. Yetişkinlerin hikayelere ihtiyaç duymalarında çocuksu bir yan vardı. İlham verici bir anekdot -doğru zamanda doğru masalı- anlatarak çocuklarının moralini düzeltebileceklerine, onları müthiş işler başarmaları için motive edebileceklerine ve düpedüz gerçeği değiştirebileceklerine dair naif bir inanç besliyorlardı. Onlara hayatın bundan daha karmaşık olduğunu, kelimelerinse sanıldığı kadar büyülü olmadığını söylemenin pek bir faydası yoktu.
Anekdot “baştan geçen”, yani yaşanmış olan bir olaydır.
Fıkra ise, yakıştırılan... Fıkranın gerçekten yaşanmamış olmasının, “yakıştırma” olmasının, önemi yoktur. Çünkü eğer punduna getirildiyse o fıkra, “gerçekten daha gerçektir.
Kudüs, söylemlerimizin coşkusuna ve iddialarımızın büyüklüğüne rağmen, hakkında pek az bilgi sahibi olduğumuz bir şehir. Çok meşhur ve yaygın birkaç anekdot dışında, Kudüs'le ilgili malumatımızın tamamen ezbere dayalı olduğu söylenebilir. Bunun üzerine bir de, herkes sözünü ettiği, siyasî sloganlara konu olduğu ve çok gündeme taşındığı için meselenin "eskimesi" ve "sıradanlaşma sonucu dikkatimizin dağılması" tehlikelerini eklediğimizde, Kudüs'ü hak ettiği ilmî ihtimamdan epey mahrum bıraktığımız görülüyor.Duygularımız ise, her zaman zirvelerde.
İşte bu! “Yaşamın özü, amaçsızca ve belirsizce süregitmesidir.”
Spinoza’yı bir gün örümcek ağlarına sinekler atıp, nasıl hayatları için ölümüne mücadele ettiklerini seyrederek çocuk gibi kahkahalarla gülerken yakaladım... Bu anekdot, Spinoza adlı, 17. yüzyılın “dönek Yahudi”, “lanetli” filozofunun portresinin ana çizgilerini gözlerimiz önünde kurmaktadır: Hayat, her şeyin varlığını sürdürmek için belirsizce ve sonsuzca harcanan bir çabanın (conatus adını verir bu çabaya) süregidişidir... Yani sonsuzca bir akış... Tschirnhaus’un bahsettiği çocukluğu bu düşünürün inanılmaz güçteki düşüncesinin temel unsuru haline getiren işte bu özelliği, yani doğada mutlak bir masumiyeti varsaymasıydı. Bize belki bir “zalimlik” belirtisi olarak görünebilecek bu anekdot, Ethica yazarının asırlar öncesinden bize gönderdiği bir mesajdır aslında: Yaşam hiçbir surette “iyilik” ve “kötülük” terimleriyle sorgulanamaz. Hayat sürer... Yaşamın özü, amaçsızca ve belirsizce süregitmesidir.
Gerçekten yaşıyor musun? #okudumbitti
#GerçektenYaşıyorMusun kitabı, hayatın anlamını ve gerçek yaşamanın ne olduğunu sorgulayan, derinlemesine bir yolculuk. Kitabı okurken, Vartanyan’ın samimi ve içten anlatımı beni hemen içine çekti. Sanki yazar, karşımdaki bir dostmuş gibi, benimle birebir konuşuyordu.
Kitap, modern hayatın getirdiği