Şair Deniz İnan’ın " Karşı evin annesi "
isimli şiiri 2019 yılında Avrupa ’da en iyi
Türk Şiiri ödülünü almıştır.
KARŞI EVİN ANNESİ
Sen iki ters bir düz kırgınlıklar örerken beş numara şişle
Yumuşacık kakaolu kekler yapardı karşı evin annesi
İmrenirdim
Mutfağındaki eksik malzemeden bihaber
Tepeleme dolu kızgınlıklar yüklerdim
Anne üzgünüm ama ben bu ülkeden gitmek istiyorum!
Aslında zerre istemiyorum! Ama sanırım hayatlarımızın harcanmasından, boşa kürek çekmekten, güzel yüzlü çocuklar ölünce yapılan haberlerle tanışmaktan yoruldum.
KARŞI EVİN ANNESİ
Sen iki ters bir düz kırgınlıklar örerken beş numara şişle
Yumuşacık kakaolu kekler yapardı karşı evin annesi
İmrenirdim
Mutfağındaki eksik malzemeden bihaber
Tepeleme dolu kızgınlıklar yüklerdim dişlerimin arasına
Bilmezdim anne
Karşı evin babasında bitermiş iş
Bunu görmezdim
Hep başın ağrırdı
Başın, hep ağrırdı
Sırf bu yüzden
Bu kitap hakkında söylemek istediğim çok şey var. Öncelikle yazara teşekkür etmek istiyorum. Uzun zamandır hiçbir kitap içimi bu kadar ısıtmamıştı. Zaten onun da amaçlarından biri buydu, kilometrelerce öteden yazılan bir kitabın kalbimizde varlığını hissettirmesi. Karakterler kitabın sonunda huzura kavuştuğu için mutluyum, benim de içim huzurla
"Anne" Boş hissiz gözlerle annesine baktı.Gerici bir sakinliğe sahipti. "Küçükken bana, büyüdüğünde geçer,derdin." İç yakıcı şekilde gülümsedi. "Yanıldın anne, büyüdüm ama geçmedi." Bekledi.. ölümcül sessizliği bozan yine kendisi oldu. "Bunları boş ver anne, şunu söyle bana; büyüdüğümde geçmeyen acılarım ben ölünce biter mi?"
Mutlu pazarlar sevgili kitap severler.
Bu sabah sizlerle dün gece okuyup bitirdiğim #melisakesmez #nohutoda kitabından bahsedeceğim.
Kitabımız 5 kısa öyküden oluşmakta:
Kalanlar
Son Bir Çay
Annemin Çadırı
Görüsürüz
Kız Kardeşim Handan
Kitaptaki tüm hikayeler çok güzeldi, içe dokunan çok satır vardı. Bu defa satırların altını çizmedim, çoktular, epeyce çok.
Evet Nohut Oda diye bir öykü yok kitapta ama kitabın adı neden Nohut Oda okudukça anlıyorsunuz.
Ben en çok ‘Kız Kardeşim Handan’ öyküsünü beğendim.
Ah Handan!
Küçücükken daha annesi ölünce, kardeşine anne olan Handan. Evi, işleri, bahçeyi; annesinin kıyafetleriyle bezenip, ondan bile iyi yapmaya bir ömür adayan Handan.
Yaşı annesini kaybettiği yaşa gelince de orada bir yerde takılıp kalan Handan. Ne yapacağını, nasıl yaşayacağını şaşıran Handan!
Okursanız sizinde ruhunuz yıkanır, kendinizi yeni yıkanmış çarşafların arasında, mutfaktan gelen güzel kokularla uyanmış bulursunuz. Bir Pazar sabahı insan başka ne ister ki.
Ben şimdi kalkıp çiçeklerime su vereceğim. Kim bilir belki sonra fırına da bir kek atarım.
"Yaşamım boyunca bana gurur verecek, beni
krallardan, prenslerden, hükümdarlardan bile üstün kılacak bir şey aradım."
Spoiler..
Bir arkadaşımın önerisi üzerine başladığım ve beni inanılmaz etkileyen "Sıfır noktasındaki kadın"dan bahsetmek istiyorum. Kitap o kadar derin bir iz bıraktı ki bende, şu anda bile okuduğum şeylerin
Klasik müzik dinlemek, mektup yazmak, klasik eserler okumak veya yürüyüşe çıkmak ruhunu canlandırması ve kaybettiğini düşündüğü bir yanıyla buluşması için vesile olmuş...
Kadın bu yolda ilerledikçe çok daha iyi bir anne, iyi bir eş ve iyi bir profesyonel olmuş.
"Cahiliye döneminde öz anne ile evlenmek haram sayılmaktaydı. Ancak bununla birlikte kocası ölünce dul kalan bir kadının üvey oğullarından hangisi erken davranır, üzerine elbisesini atarsa kadın o kişinin olmaktaydı. Şayet kadın acele davranıp kaçabilirse serbest kalmaktaydı."
𝓚𝓘𝓩𝓘𝓛 𝓢𝓐𝓡𝓜𝓐𝓢𝓘𝓚
İnsan en yakınlarına güvenemeyecekse kime güvenecek?
Zor bir soru değil mi?
Hadi en başa dönelim.
Leyla İtalya'da kardeş bildiği Büşra ile yaşayan genç ve güzel bir kızdır. Çalışanlarının kızı olan Büşra anne babası ölünce yalnız kalır ve Leyla'nın babası onu da kızı gibi görüp sahip çıkar, böylece Leyla ile ayrılmaz ikili olurlar.
Leyla'nın en büyük hayali kısa süre sonra bitecek olan eğitiminden sonra İstanbul'a dönüp pastane açmaktır ama ne var ki hayat ona başka yol çizmiştir.
Kâbus gibi bir gecenin sabahında amcasının verdiği acı haberle apartopar İstanbul'a döner. Henüz çocukken kaybettiği annesinden sonra şimdi de babasının ölümüyle yıkılır.
Babasının şaibeli ölümünün peşine düşerken zorlu yolculuğa ilk adımı atmış olur.
Hiç beklemediği gerçekler tokat etkisi yaratacak ve her defasında yalnızlığıyla yüzleşecektir.
Aşk, ihanet, sır, yalan ve maskelenmiş yüzlerle dolu bir hikaye okudum. Yavaş yavaş okurum diye aldığım kitap bir buçuk günde bitti. Yazarın kalemi çok akıcı, yer yer aksıyonlu, şaşırtıcı olayların arasına güzel bir aşk hikayesi de eklenince tadı damağımda kaldı.
Gönül rahatlığı ile tavsiyemdir.
Sevgiyle ve kitapla kalın
Kızıl SarmaşıkAyşenur İnce · Parola Yayınları · 202441 okunma
Lucy Strange’in ikinci kitabını da nerdeyse bir oturuşta bitirdim. Yine harika bir iş çıkarmış yazar.
İkinci Dünya Savaşı’nın başında İngiltere’nin kıyısında bir deniz fenerinde görevli bir ailenin yaşadıkları çok güzel kurgulanmış. Baba İngiliz, anne Alman ve iki kız, Petra ve Magda. İkinci Dünya Savaşı patlayınca Alman anne Mutti’nin bazı hareketleri dikkat çeker. Yargılanır ve göz altına alınır. Aile vatan hainliği suçlamasıyla karşı karşıya kalır. Baba da deniz çıkarmasında ölünce kızlar yalnız kalmıştır.
Annesini kurtarmaya çalışan Petra ve Magda’nın öyküsü gerçekten okunmaya değer…
Kıyıdaki KaleLucy Strange · Hep Kitap Yayınlar · 20226 okunma
Çocuk öldü mü güneş
Simsiyah görünür gözüne,
Elinde bir ip,
Nereye
Bilmez bağlayacağını anne...
Kaçar herkesten,
Durmaz bir yerde.
Anne ölünce çocuk,
Çocuk ölünce anne...
Sezai Karakoç
"Bir balık görünce nasıl çırpınırsa bir martı
Gün batınca nasıl çırpınırsa
Boğulmuş bir kuş gibi
Bir deniz
Çocuğu ölünce öyle çırpınır bir anne
Annesi ölünce bir çocuk öyle çırpınır
Çırpın çırpın ki belki görürsün ölümden ötesini"
Sezai Karakoç/Hızırla kırk saat,54
İçimdeki anne ölmeden önce, içimdeki babanın bir gözü görürdü içimdeki çocukları, anne ölünce babanın diğer gözü de kapandı, her ikisi de kör iki göz içteki çocukluğu yadsıdı
Bir Kadın, ilk bakışta kadın, yaşam ve feminizmi konu alan bir kitap izlenimi bırakabilmektedir. Kitabın arka kapağına bakıldığında ise ölen bir kadının yaşamını konu aldığı anlaşılmaktadır. Ancak kitabın daha çok anne-kız ilişkilerini tüm çarpıcılığı ve gerçekliği ile ortaya koyan bir roman olduğu söylenebilir. Ernaux, anne-kız ilişkilerini