Bir Annenin Gözyaşları Günlüğünden, Alıntı Bir ışık yakma bu satırlara, aydınlanmasın bu sayfalar kız çocuğu. Hisar Alatav olarak 1996 yılında dünyaya geldin, aşk dolu bir evliliğin en kötü meyvesiydin. Tohumdun, çiçek oldun; meyve vermen gerekirken nasıl dikenli kaktüse dönüştüğünü anlatacağım. Olur da bu günlü eline geçerse, okumamalısın. Okursan gerçeklerle yüzleşmiş olacaksın. Tania Vanizan Alatav. Hayır, sil. Sana hiçbir zaman annelik yapmayan kadın.
196 syf.
7/10 puan verdi
Kadının Adı Yok
Kadının Adı Yok
”tan iki yıl sonra, yani 1989’da Aslında Aşk da Yok’u yazmış Duygu Asena. Feminist anlatıları gerçekten çok önemli buluyor, önemsiyorum. Feminizm artık bir moda ve gerçek feministleri ayırt etmek giderek zorlaşıyor, gerçi yazma ve konuşma tarzından bile kendini ele verebiliyorlar neyseki. Konumuza dönelim. Kitap, Kadının Adı Yok’un devamı. İsimsiz kahramanımız, kaldığı yerden devam ediyor hayatına. Üstelik bu sefer Adnan isimli biri de var hayatında. Kitap biraz da Amerika’da geçiyor, sonra Türkiye’ye dönüyor. İsimsiz karakterin toplumsal cinsiyet rollerinde “evlilik” ve gene bizim topluma göre sadece evlilik ürünü olabilecek “bebek” faktörü de ekleniyor. Kadının olmanın bir diğer kutsal etmeni de “annelik.” Sanırım toplumsal cinsiyet eşitliğinin en zor kısmı, “kadının olmanın şartının anne olmaktan geçme” meselesinin çözülememesi. Margaret Atwood, “
Damızlık Kızın Öyküsü
Damızlık Kızın Öyküsü
”sünde halbuki bu konuyu çok iyi işleyip duyarlı bir şekilde anlatmıştır. Ama Türkiye toplumunda hiçbir gelişmenin kayda alınmaması sinir bozucu ne yazık ki. Duygu Asena, “annelik,” “evlilik”, “iş hayatı,” ve “ev kadınlığı” üzerinden Türkiye’nin panoramasını çizmeye çalışıyor. Kadının Adı Yok’a göre bir tık daha az beğendim, çünkü sürekli şikayet eden karakterin hiçbir çözüm üretmemesi sinir bozuyor bir süre sonra. Belki de ataerkil düzenin amacı budur; kadınların sürekli bir kafese konmaya çalışması ve sürekli şikayet eden bir insanın dinlenmek istememesi amacı güdüyordur. Öyle ise başarılı olmuş demektir, “kadının gerçekten adı yok ve aslında aşk da yok.”
Aslında Aşk da Yok
Aslında Aşk da YokDuygu Asena · Doğan Kitap · 20081,022 okunma
Reklam
Kim kimin için yaşıyor…
*** “Çocuklarımın yaşam nedenim olduğunu söyleyeceğim herkese , oysa aslında benim yaşamım onların yaşam nedenidir.” ***
Evlenmelere, kocalara bakıyor, hepsinde karılarına karşı bilmecelerle dolu bir sfenks hali, anlatılamayan, söze dökülemeyen bir taraf görüyordu. Bununla beraber, bu kocalar evlilik hayatının yolunda halledilecek hiçbir mesele, çözülecek hiçbir düğüm kalmamış gibi vakarlı adımlarla rahat rahat yürüyorlardı. “Belki bu adamların hakkı var; belki gerçekten başka hiçbir şey aramak gerekli değil!” diyordu. Bu insanlar aşkı evlenmenin bir alfabesi veya bir salona girerken eğilip selam vermek gibi bir nezaket kuralı olarak çabucak öğreniyor ve daha önemli işlere geçiveriyorlardı. Hayatın bahar mevsimini bir an evvel arkada bırakmak için sabırsızlanıyorlar, hayatta birçokları evlendikten sonra bütün ömürleri boyunca kadınlarına, bir zaman onları sevecek kadar budala olmalarına kızar gibi, ters ters bakıyorlardı. Bazıları da yıllarca, hatta bazen ihtiyarlıkta bile aşka bağlı kalıyorlar, fakat dudaklarında hep çapkınca bir gülümsemeyle yaşıyorlardı... Birçok insan bir çiftlik satın alıp işletir gibi evleniyordu, kadın evine çekidüzen veriyor, işleri yapıyor, annelik, mürebbiyelik ediyordu. İyi bir işadamı çiftliğinin manzarasına bakarsa onlar da aşka öyle bakıyorlar, yani zamanla ona alışıyor ve artık farkına varmaz oluyorlardı.
Ege'me ...
Anne olmak öyle zor , öyle de güzel bir duygu ki , anlatılmaz yaşanır. :) 11 yıl önce şu saatlerde sancısını çektiğim oğlum için hastaneye gidiyordum. :) 2 saat sonra doğacaktı... 💜 Şimdi boyumca oldu. Bana yardım ediyor , en büyük şansım, arkadaşım, desteğim , elim ayağım oluyor... İyi ki doğurdum seni annecim 💜 İyi ki senin gibi güzel kalpli bir oğlum var. 💜 Yeni yaşın her türlü güzelliği getirsin sana ... 💜 Annen ...
«Berrak günlerle, mutlu tatillerle, hatırası nedendir bilinmez yıllar geçtikçe sevinçlerinkinden daha değerli hale gelen küçük, çocukça üzüntülerle dolu çocukluk… Büyük savaşın gölgesiyle kararan, asalet kazanan ergenlik… nişan… evlilik, aşk ve mantık evliliğinin bir araya geldiği gerçek bir Fransız evliliği, annelik - gayet düzenli, güzel ve rahat bir hayat, buna hiç şüphe yoktu… Yine de o akşam kendini zavallı, huzursuz kalbiyle pek tatminsiz, hayal kırıklığına uğramış hissediyordu…»
Sayfa 32
Reklam
1.000 öğeden 981 ile 990 arasındakiler gösteriliyor.