Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Juan Martin Guevara
Vadinin tepesinde, bir rehber bana yaklaşıyor. Kim olduğumu bilmiyor, bilmesini de istemiyorum. Abimin ölümünün bir ticarete dönüştüğünün ilk işareti olarak benden Che’nin yakalandığı yeri göstermek için para istiyor. Öfkeleniyorum. Che, ahlaksız kazanç kavramının tam tersini temsil ediyor. Yanımda bulunan arkadaşım kim olduğumu söylemekten kendini alamıyor. Bu rehber kim oluyor da o son yenilginin yaşandığı yeri ilk kez ziyaret eden Che’nin kardeşinden para koparmaya cüret ediyor? Rehber saygıyla geri çekiliyor ve hayalet görüyormuş gibi, beni merakla izliyor. Duymak bile istemediğim özürler diliyor. Alışığım. Che’nin kardeşi olmak her zaman dikkat çeken bir durum. Duyduklarında, insanlar susuyor. İsa’nın kardeşi olamaz. Che de biraz İsa gibi. La Higuera’da ve 9 Ekim’de bedeninin götürülüp yok edilmeden halka teşhir edildiği Vallegrande’de, Aziz Ernesto de La Higuera olmuş. İnsanlar suretinin önünde dua ediyor. Genelde dinî inançlara saygı duysam da, bundan son derece rahatsız oluyorum. Ailede, baba tarafımdan büyükannem olan Ana Lynch-Ortiz’den beri Tanrı’ya inanan yok. Annem bizi hiçbir zaman ayine götürmedi. Ernesto bir insandı. Onu, üzerinde durduğu kaideden indirmeli, bu bronzdan heykeli tekrar canlandırıp verdiği mesajı yaşatmalıyız. Che, bir idole dönüştürülmüş olmaktan nefret ederdi.
Sayfa 13 - Can YayınlarıKitabı okuyacak
Böylesi zamanlarda arkama yaslanır, mutluluktan ağlardım
...çoğunlukla sessizce acı çektiğin ve tüm engellere karşın içindeki sevgi ve iyiliğin birleşik güçleri beni etkilemeyi başardıkları zamanlar da vardı mesela.Bu gerçekten de çok az oluyordu ,ama oldukları zaman ise muhteşemdi.Mesela seni sıcak yaz öğlenleri dükkanda, dirseklerini tezgaha dayamış, bitkin bir şekilde başını sallarken gördüğümde ya da Pazar günleri yaz sıcağında soluk soluğa koşarak eve geldiğinde ya da bir keresinde annem çok ağır hastalandığında ve seni gözyaşları içinde titreyip sırtını kitap rafına verdiğini gördüğümde, son kez hasta olduğumda ve senin sessizce Ottla'nın odasına gelip bana baktığında ve dalgın bir şekilde bana elini kaldırıp selam verdiğinde. Böylesi zamanlarda arkama yaslanır, mutluluktan ağlardım ve bu satırları yazarken yine ağlıyorum ..
Sayfa 31 - undefinedKitabı okudu
Reklam
Gabby'nin orada oturmuş benimle birlikte şarkı söylediğini zannettim. Geçtiğimiz birkaç hafta boyunca oturup sanki yanımdaymış gibi Gabby'yle konuştuğum ve onun beni neler söyleyerek rahatlatacağım hayal ettiğim olmuştu. Görünmez kız kardeşime, "Annem aramadı. Her neyse, zaten önemli değil. Hailey'nin Henry'ye baba dediğine inanabiliyor musun?" dedim. Boş koltuğa, "Kıskandığım falan yok. Sadece tuhafıma gitti," dedim ve dudağımı ısırdım. Cevap vermedi. Çünkü insanlar öldüğünde seslerini de yanlarına alırlardı. Acaba arkalarında bıraktıkları insanların, onların sesini son bir kez daha duyabilmek için dünyaları feda edebileceklerini biliyorlar mıydı?
"Ev sahibimiz Kasımpaşa'da iskele hamallarının kâhyası, iyiyürekli bir kürttü. Zenci olan karısı, kiracıların hiçbiriyle konuşmaya tenezzül etmezdi. Ev sahibimizin yakışıklı oğlu Mehmet Efendi beni çok sever, her sabah işine giderken bana seslenirdi: — Nusreeet!... — Haaa! diye fırladım odadan. Annem bikaç kez, «Ayıptır, ha denilmez, efendim de!» diye tenbih etti. «Pekiyi» diyorum, ertesi sabah çağrılınca unutuyordum. Bir seferinde annem, Mehmet Efendi gittikten sonra beni odaya aldı, bir tokat attı. Annemden yediğim ilk ve son tokat... Ertesi sabah Mehmet Efendi, — Nusret... diye seslenince, — Haa efendim... diye fırladım. Bir daha da «Ha...» demedim, son oldu."
İLK VE SON ANNE TOKADIKitabı okudu
Bir gün gardiyan bir mektup verir, dört duvar arasındaki Kamber Ateş’e. Mektupta ilk görüş günününe “Dünya gözüyle oğlumu son bir kez göreyim” diyen annesinin getirileceği yazıldır. Hoperlörlerden adının okunduğunu duyan Kamber Ateş, açılan hücre kapısından bir tırtılın kelebeğe dönüşmesi gibi renkler dünyasına kanat çırparcasına çıkar... Tel örgünün arkasında kardeşi durmaktadır...ve tabii ki bir de annesi! El kol işareti yapmanın alçak sesle konuşmanın yasak olduğu görüş gününde yaşlı kadın 7 yıl sonra ilk kez gördüğü oğluna sorar.. “Kamber Ateş nasılsın?” Kamber Ateş, “İyiyim can annem, iyiyim” karşılığını verdikten sonra yaşlı kadın yineler: “Kambe Ateş nasılsın?” “iyiyim, çok iyiyim, sizler nasılsınız?..” Kısa süren sessizliği kadının sesi bozar yeniden:“Kamber Ateş nasılsın?” İşte o an kardeşinin yol boyunca annesine yalnızca bir tümce ezberletebildiğini anlar Kamber Ateş. Yaşlı kadının ninniler söyleyerek büyüttüğü çocuğuna kendi diline seslenmesinin yasak olduğu salonun duvarlarında kocaman harflerle şu yazılıdır: “Türkçe konuş, çok konuş ...!
Sayfa 84 - Kültür yayınlarıKitabı okudu
191 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.