Tarihimizde, aptal, sarhoş ve kötü padişahlara tesadüf edilmemiş değildir.
Fakat Osmanlı hanedanından hiçbiri (Vahdeddin) sırf kendi kudreti ve rahatı için,
memlekette bir yabancı egemenliği istemiş değildir.
İnsanların akıllı ya da aptal olmaları beni ilgilendirmiyor artık. Bir şeye inanıp inanmadıklarına bakıyorum. Kalplerinde et ve kandan başka bir şey olup olmadığına.
Aynı zamanda büyük bir okçu olan Veda uzmanı Brahma rahibi, şimdi kral olan iyi bir arkadaşına hizmetini teklif eder. Brahma rahibi kralı görünce, "Beni tanıdın mı, senin arkadaşınım!" diye bağırır. Kral küçümsemeyle karşılık verir ve sonra açıklar. "Evet, daha önce arkadaştık, ama arkadaşlığımız sahip olduğumuz hangi güce dayanıyordu ki ... Seninle arkadaştım, iyi brahma, çünkü amacıma hizmet ediyordu bu dostluk. Bir düşkün zenginin, bir aptal akıllının ve korkak cesurun arkadaşı olamaz. Eski bir arkadaş ... ona kimin ihtiyacı var ki? Arkadaşlık edenler ve evlenenler eşit zenginliğe sahip olanlar ve eşit doğan/ardır, bir zenginle yoksul arkadaş olamaz ... Eski bir arkadaş ... ona kimin ihtiyacı var ki? .. " The Mahabharata, M.Ô. 111. Yüzyıl
İnsanların hâlâ sözcüklere bu kadar önem vermeleri çok tuhaf! Sözgelimi, birini dövmesen de bir aptal olduğunu söylesen üzülür. Ama çok akıllısın deyip parasını vermesen bile sevinir…