Ve, öyle insanlar umutsuzdur, umutsuzluk delisidir, güçlerini, kuvvetlerini, yeteneklerini, bahtlarını har vurup harman savurur.
Ve, öyle insanlar, yatsıda doğar, sabah ezanı okunmadan, şafak sökmeden ölür.
Yalnız kalmak normal bir insanın ihtiyacı, yemek, içmek gibi bir şey; yoksa, bu zorla yaşadığın toplu hayatta, insanlardan nefret eden biri oluyorsun. insan topluluğu bir zehir gibi ya da bulaşıcı hastalık gibi ve ben bu dört yıl, her şeyden çok bu da yanılmaz işkenceden acı çektim. Öyle anlar oldu ki, günahsız ya da suçlu rastladığım herkesten nefret ettim ve onlan, hayatımı çalan ve bunun cezasını çekmeyen haydutlar olarak gördüm.
'' Birden o korkunç geceyi, buzların çatırdayışını, sisi, hele o hilal şeklindeki devrik ayı anımsadı. Ay, kara korkunç bir şeyi aydınlatmak için şafak sökmeden önce çıkmıştı. ''