Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
YETİŞKİNLER İNANDIĞI ŞEYLER:
"İŞTE MCDONALD'S BÖYLE YARATILDI. GOOGLE, FACEBOOK, MERCEDES VE TOYATA GİBİ DİĞER ŞİRKETLER DE BÖYLE YARATILDI. HEPSİ YETİŞKİNLERİN İNANDIĞI HİKAYELER. VE HERKES BU HİKAYELER İNANDIĞI İÇİN BİR SÜRÜ İNSAN İŞBİRLİĞİ YAPABİLİYOR"
Sayfa 67 - Koletif kitapKitabı okudu
Bir zâhid
Vaktiyle yüce gönüllü bir zahid vardı. Gece sabahlara kadar basi kesik bir mum gibi yanar, Allah, Allah der dururdu. Bu zikirden ağzı tatlılaşır. İmanın manevi balını gönül dudaklarına sunardı, Ömrü böylece akıp ebed memleketlerine doğru yol alıyordu. Derken bir gün aşağılık şeytan bu zahidi kıskandı ve ona gelip: - Ey geveze adam, dedi. "Bunca zaman Allah diyor- sun Söyle bana. O'nun sana Lebbeyk dediğini hiç duyur mu? A adam! Sana O'ndan bir cevap bile gelmiyor. Böyle utanmadan hangi yüzle Allah deyip duracaksın? Zahid'in gönlüne acılar birden doldu. Garip gönlü kırıldı. Başını yere koyup kendinden geçti. Bir zaman sonra rüyasında yeşiller giyinmiş bir halde Hızır'ı (a.s.) gördü. Nur yüzlü Hızır ona hitap etti: Kendine gel! Neden zikirden vazgeçtin? Zahid boynunu büküp usulca fısıldadı: - Bunca zaman Allah'ı zikrediyorum. O'ndan bana cevap olarak bir kerecik Lebbeyk sesi gelmiyor! Ey gönlü yaralı adam! İş senin zannettiğin gibi değil. Senin Allah demen, Allah'ın sana "Lebbeyk!" demesidir işte. Hilebaz şeytanın kıskançlığı yine üstündeydi bugün. Seni kıskandı ve sana bu oyunu oynadı. Sen hiç durmadan Allah de ki, o düşman hasedinden çatlasın!
Reklam
Kendime göre bir sürü sıkıntı çektim, anlatmaya değmez, çekmeyen mi var? İnsanın bazen böyle dönemleri olur, arkasında büyük bir karanlık bırakır. O günlere dair bütün hikâyeler, ağır, tekdüze ve iç karartıcı tek bir hikâyeymiş gibi iç içe geçer. Artık hiçbir şeyin önemi yok duygusuna kapılırsın, bir daha hiç gülmeyecekmişsin gibidir. Ama sonra bu da geçer. Zamanla yatışırsın ve yürürsün yürümek zorunda olduğun yolda. İşte o uzun yol, çok zaman sonra beni tekrar doğduğum şehre getirdi.
Sayfa 74 - İletişim YayınlarıKitabı okudu
"Desene Mart," diye söze başladı uzunca bir aradan sonra, "nasıl bitti peki? O koca koca laflar eden oğlan, kızı aldı mı?" Martin sanatsal açıdan son derece açık olduğunu düşündüğü sonu ona açıkladıktan sonra, şöyle söyleyecekti: "Hah işte, ben de bunu sorduydum. Neden böyle yazmadın?" Ona başka hikâyeler de okuduktan sonra öğrendiği tek şey vardı; ablası mutlu sonları seviyordu.
Sayfa 110 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Toprağın sarsıntısı denizin fırtınasına benzemiyor, büsbütün ayrı bir şey; denizde her zaman müteyakkız bulunuyoruz; deniz, biliyoruz ki insanoğlu için güvenilecek bir unsur değildir. Onu başından düşman olarak aldığımız için su bizde mukavemet, müdafaa ve zafer sevkitabii ve ihtiyaçlarını uyandırıyor... Halbuki toprak böyle değil; o insanlığın en güvendiği unsurdur. Saadetini, refahını, emniyetini ona bağlamıştır. Onu her zaman itaatli, müşfik veyahut hiç olmazsa lâkayt ve sakin görmeğe alışmışızdır. Toprağın sarsılması işte bu emniyetin yıkılmasıdır ve bir dost tarafından hançerlenmeğe benzeyen vahim bir hâli vardır. Onun için denizden gelen tehlike karşısında atik ve cesaretli kesilen insan, topraktan gelen tehlike karşısında maneviyatını kaybetmiş bir sürü şekline giriyor.
"Ancak dikkat! İyi hissetmekten kasıt, zihne ait haz hali değil. O bir kandırmacası daha zihnin. Haz ile kandırarak genelde sorumluluğunu alamayacağın işlere kalkıştırır. 'Ama çok iyi hissedeceğim bunu yaparsam.' Böyle der zihin. Hikâyeler yazar. Hazda denge yoktur Mina. Hızla bir çıkış ve sonrasında bir iniş vardır. Hizla o hazza çıkar, ama sonrasında mutlaka düşersin. Filme aittir. Ve genelde bir döngüye sokar seni. Sorumluluk almamaya dayalı olduğu için bir şekilde pişmanlık ve akabinde büyük bir açlık yaşanır çünkü. O pişmanlığı unutmak için oluşan açlığı yatıştırmak için tekrar haz peşine! Al sana zihnin haz-acı döngüsü. İçler acısı." "Ben Miguel'de böyle tongaya düşebilirdim işte." "Tabii ki, bak bu güzel örnek. Sana zihnin diyordu ki, 'Ama bir kere daha beraber olsan çok iyi hissedeceksin.' Bir an olsan evet, peki ya sonra? Tekrar düşüş. Üstelik bu düşüşte esasında yamaman gereken bir şeyi yapmış olduğundan pişmanlık da arttığı için çok daha yoğun kara duygular gelecek. Bundan kurtulmak için tekrar adamın peşine düşme. İşte böyle dibe vurmuyor mu sözüm ona aşk yüzünden insanlar? Ne alakası var aşk ile bunun?"
Sayfa 344Kitabı okudu
Reklam
Deniz, biliyoruz ki insanoğlu için güvenilecek bir unsur değildir. Onu başından düşman olarak aldığımız için su bizde mukavemet, müdafaa ve zafer sevkitabii ve ihtiyaçlarını uyandırıyor... Halbuki toprak böyle değil; o insanlığın en güvendiği unsurdur, Saadetini, refahını, emniyetini ona bağlamıştır. Onu her zaman itaatli, müşfik veyahut hiç olmazsa lâkayt ve sakin görmeğe alışmışızdır. Toprağın sarsılması işte bu emniyetin yıkılmasıdır ve bir dost tarafından hançerlenmeğe benzeyen vahim bir hâli vardır. Onun için denizden gelen tehlike karşısında atik ve cesaretli kesilen insan, topraktan gelen tehlike karşısında maneviyatını kaybetmiş bir sürü şekline giriyor.
Sayfa 90
Toprağın sarsıntısı denizin fırtınasına benzemiyor, büsbütün ayrı bir şey; denizde her zaman müteyakkız bulunuyoruz; deniz, biliyoruz ki insanoğlu için güvenilecek bir unsur değildir. Onu başından düşman olarak aldığımız için su bizde mukavemet, müdafaa ve zafer sevkitabii ve ihtiyaçlarını uyandırıyor... Hâlbuki toprak böyle değil; o insanlığın en güvendiği unsurdur. Saadetini, refahını, emniyetini ona bağlamıştır. Onu her zaman itaatli, müşfik veyahut hiç olmazsa lâkayt ve sakin görmeğe alışmışızdır. Toprağın sarsılması işte bu emniyetin yıkılmasıdır ve bir dost tarafından hançerlenmeğe benzeyen vahim bir hâli vardır. Onun için denizden gelen tehlike karşısında atik ve cesaretli kesilen insan, topraktan gelen tehlike karşısında maneviyatını kaybetmiş bir sürü şekline giriyor.
Sayfa 90
İşte bugüne kadar peşinde koştuğum 'saadeť kelimesi de bunlardan biri hem de bana izahı en mübrem geleni idi. Hikâyeler, romanlar, şiirler, saadeti aramam, hattâ aramadan bulmam lazım geldiğini adeta talim ediyorlardı. Arada bu kelimenin zevkten, dünya nimetlerinden, insan tabiatırın bir özgörürlüğünden ibaret olduğunu söyleyen kitaplar da vardı. Bir üçüncü izah da böyle bir kelimenin birçok kelimeler gibi uydurma bir kelime olduğunu, yaşamanın onunla, uydurma bir kelime olduğu için, hiçbir ilgisi bulunmadığını, onsuz da başı onu olmayan bir dünya içinde riyasız ve kıymetsiz, hiç olmazsa aldatılmış olmadan yaşanabileceğini söyleyenler de vardı. Bu üçüncü kısım kitapları daha çok beğendim. Beğendim ama birinci kısımdakilerini, denemek daha bir kolayıma geldi. Belki de böyle bir şey vardı. İkinci ve üçüncü anlamlı kitapların bir de denemeye dayanmadıklarını, denemeye dayananlarının hususi yaradılışlı birtakım insanlara bir huzur sağladıklarını sandım.
Sayfa 82 - Yapı Kredi Yayınları; 24. baskı: İstanbul, Ocak 2010 (Kayıp Aranıyor adıyla)Kitabı okudu
"Çok şahane hikayeler anlatıyorsunuz. Ama bir de benim hikayemi dinleyin." O gün beş-altı kişi birbirimizi sırayla korkunç veya acayip öyküler anlatmak için toplandığımızda, K. adlı arkadaşımız sonuncu hikayeyi anlatmaya işte böyle başlamıştı.
345 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.