Bir zaman gelecek ve bizler tüm ümitlerimizden tek tek vazgeçmek zorunda kalacağız. İşte o vakit anlayacağız ki bir zamanlar körü körüne bel bağladığımız ümitler, aslında hayatımıza daha fazla acı ve zorluk katan yanılsamalardan başka bir şey değil.
Kendini düşünmesi gereken bir dönem içinde, yalnızca kendini düşünüp köşeye çekilmiyordu. Beni de önemseyip düşünüyordu. Omuzları acı yüklü kadınlar, hissettiĝi onca acıya raĝmen sevebiliyordu. Sevilecekse böyle kadınlar sevilmeliydi.
.. İşte Oblomov, toplum içindeki rolünü de böylece tamamladı. Kendisini aldatmış olan ya da kendisinin aldattığı bütün gençlik umutlarıyla acı, tatlı, parlak anılarına tembelce el salladı. Oysa onun yerinde bir başkası olsa, bu anılar ile yaşlılığında bile yüreği çarpardı.
Istırap artık sırtımızı dönmek istemediğimiz bir görev halini almıştı, bir şeyler kazanmak için barındırdığı fırsatla Rilke'ye şu dizeleri yazdırmıştı: "Halledilecek ne çok acı var". Rilke, acıyı "halletmekten" bahsettiği gibi bahsetmişti. Bizim de halletmemiz gereken çok acı var.
İncil’e göre, yılanın uzattığı yasak meyveyi Adem’e uzatarak insanoğlunun cennetten kovulmasına sebep olan Havva, biliyorsun dünyaya çocuk getirirken bedensel bir acı çekmekle cezalandırılmıştır.