Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Dün ellerimin altında duran kalp, bana sessiz bir cümle fısıldamıştı aslında. Hayat kısa... Kaybedilen her zaman telafi edil meliydi. Ve yaşanmak istenen hiçbir şey ertelenmemeliydi. Ne varsa yaşanmalıydı. Acı çekilecekse bile çekilmeliydi. Saklanmadan, sakınmadan, hayat ne getirirse kabul edilmeliydi.
Sadece duruyorlardı. Belki de en korkunç şiddet buydu: durmak. İnsan kaçarken başkasının, dururken kendi kanında boğulur. İnsanın kendine biçtiği cezadan daha acı dolu olanı yoktur. İnsanın kendine verdiği cezaların ilki, işlediği suçtur. Piçlerin suçunun bir adı vardır: hayat felci. İsteyerek felç geçiren insanlar dururlar ve her saniyesinde bin bir hareketin olduğu bir filmde donmuş tek kare olarak yaşarlar. Çünkü korkarlar. Geçmişten ve gelecekten korkarlar. Geçmiş ve geleceğin arasında sıkışmış olan piçler tek bir adım bile atamayacak hale gelirler. İki silindirin arasında bir karbon kâğıdına dönüşürler
Reklam
"Aklından geçeni biliyorum, bunları işte o yüzden, emekliye ayrılmak durumunda kaldığımdan ötürü söylediğimi düşünüyorsun. Apansızın kendimi ölüme yaklaşmış hissediyorum, falan filan, çünkü işim gücüm yok ve fazlasıyla düşünüyorum, burada, oldum olası geçişi simgeleyen ırmağın kıyısındaki bu bahçede. Ya da evde... Hiç sesi çıkmayan bayan
"İnsan kendini sürükleyeni isteyerek izlediği vakit bağını hissetmez; ama direnmeye, uzaklaşarak yürümeye başladığı vakit çok acı çeker."
Estetik
Kendi zevkimiz için çalışırken, eğer uzun vadeli düşünüyorsak, neredeyse sürekli olarak başkalarının zevkleri için de çalışırız. Hatta, kendisini çok acı veren bir hastalığın tedavisini bulmaya adayan ve süreç içerisinde kişisel, ailevi ve toplumsal zevklerinden vazgeçen bir bilim adamı da, eğer bunu bilimsel araştırmadan hoşlandığı için yapıyorsa, estetik hayat sürüyordur. Liberal toplum içinde herhangi birinin estetik hayat yaşamadığını anlamak zordur. Modern psikoloji de bu işi çözemez. Kendi garip ve mükemmel yöntemlerimizle hepimiz zevk arıyoruz gibi görünüyoruz.
En acı ve kırıcı olan şey, bu hayatın acılara karşılık olarak mükafâtla sona ermemesi. Operadaki gibi zaferle değil, ölümle son bulacak olması.
Sayfa 63 - Türkiye İş BankasıKitabı okudu
Reklam
“Hayat bir dizi rastlantı ve bizim o rastlantılarla birlikte nasıl var olduğumuz ya da olamadığımız. Önce günaydın, sonra biraz haz, biraz acı, biraz aşk, biraz hayal kırıklığı, biraz sıcaklık, biraz yalnızlık, biraz boyun eğme, biraz başkaldırı ve ardından iyi geceler.”
Eğer etrafımızda sürünen sonsuz sayıdaki can çekişmeyi, birer gizli ölüm olan bütün hayatları sevip anlayabilseydik, acı çeken varlık sayısında kalp gerekirdi bize. Ve geçmiş üzüntülerimizin tamamını mevcudunda bulunduran, mucizevî bir şekilde güncel bir hafızamız olsaydı, böyle bir yükün altında çökerdik. Hayat, ancak muhayyilemizin ve hafızamızın zayıflıklarıyla mümkündür.
Bu hayat eskiden de acı veriyordu, son zamanlarda korkunç oldu.
- Mutluluk çoğaldıkça, sahip oldukça azalan bir şey çünkü. Bir yanılsama. Mutluluk illüzyonunu yaratan şey ''sahip olmak''. Sahip oldukça mutlu olduğumuzu sanıyoruz. Oysa hiçbir şeye sahip olamazsın, dünya sahip olunabilecek bir şey değil. Bilakis sen dünyanın malısın. Aslında bir nevi kölelik, yarı açık çilehane. Cezamızı dolduracağız, sonra da ölüp gideceğiz buradan. Can sıkıntısı, acı ve yalnızlık, hayat dediğin bu kadar. Al sana mutluluğun resmi.
Sayfa 63 - Doğan KitapKitabı okudu
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.