Ahzab/59
Ey Nebî(yy-i zîşân)! Eşlerine, kızlarına ve inananların kadınlarına söyle ki; cilbâblarından (bir kısmına dolanıp, diğer) bir kısmını (da uzuvlarının şeklini belli etmeyecek vaziyette) üzerlerine sarkıtsınlar. İşte bu (suretle örtünmeleri), onların (câriyelerden ve İslâm’ın yasakladığı bazı aşağılık işleri yapan kadınlardan seçilip) tanınmalarına
Dârü’l Harb Meselesi: Cuma namazını dâr-i harbde bile kılmak câiz ve sahihtir. Merhum Ömer Nasûhî Bilmen, Büyük İslâm İlmihâli’nde: “Dâr-i harbde, Müslüman cemaatin uygun göreceği biri Cuma namazını kıldırabilir” demiştir. Çünkü Nebî (s.a.v.) henüz Medine’ye hicret buyurmadığı ve burada bulunan müslümanlar hâkim durumda olmadığı için, Medîne henüz dâr-i harb olmaktan çıkmış bile değildi. Hz. Peygamber (s.a.v.)’in; kendisinden emir gelmeksizin Cuma’yı kıldıran Es’ad b. Zürare (r.a.)’e, itirazda bulunmayıp bilâkis kabul etmesi ve (sonradan) Medine’de Cuma kılması için bir nâme gön-dermesi, dâru’l-harbde bile kılınan Cuma namazlarının sahih olduğuna gayet açık bir delildir!.. (Âlûsi Tefsiri, Cuma Sûresi Tefsiri) İbn-i Âbidîn’de: “Dâr-ı harb; orada, Cuma ve bayram namazları gibi, İslâm hükümlerinden (herhangi birinin) tatbik edilmesi ile dâr-ı İslâm olur, velev ki orada aslî kâfir kalsın, isterse İslâm Memleketlerine bitişik olmasın” denilmiştir. (Dürer) (İbn-i Âbidin, Reddül Muhtar, c. 3, s.391)
Reklam
FIKIH
Istılahta fıkıh, «insanın amel cihetiyle lehine ve aleyhine olan şer'î hükümleri bir meleke hâlinde bilmesi» demektir. Diğer bir tarife göre fıkıh, «ameliyata, yani ibâdât, ukûbât ve muâmelâta müteallık şer'î hükümleri mufassal delilleri ile bilmek»den ibârettir ” (Bkz: Ömer Nasûhî Bilmen- hukuk-u islamiye ve istılahat-ı fıkhiyye kamûsu ,c:l, sh: 8)
Sayfa 34 - Sebil
İmam Mâturidî ve imam Eş’arî arasında esas itibari ile ihtilaf yoktur. Her ikisi de selef-i sâlihin mesleğini takip etmiştir, ikisi de hak üzeredir. Ancak ikinci derece bulunan furûattan sayılan birkaç tâlî meselede ihtilâfları vardır. Fakat bunların başlıcaları da lafzî, zâhirî bir ihtilafdan başka bir şey değildir. Ömer Nasûhî Bilmen
Istılahta fıkıh, «insanın amel cihetiyle lehine ve aleyhine olan şer'î hükümleri bir meleke hâlinde bilmesi» demektir. Diğer bir tarife göre fıkıh, «ameliyata, yani ibâdât, ukûbât ve muâmelâta müteallık şer'î hükümleri mufassal delilleri ile bilmek»den ibârettir ” (Bkz: Ömer Nasûhî Bilmen- hukuk-u islamiye ve istılahat-ı fıkhiyye kamûsu ,c:l, sh: 8)
Ebû Mansûr el-Mâtürîdî (ra) Hazretleri a) Hayatı Sünnî Kelam Okulları’ndan Mâtürîdiyye’nin öncüsü olan{Dipnot} Ebû Mansûr el-Mâtürîdî hakkında kaynaklardaki bilgiler oldukça sınırlıdır. Günümüz Özbekistan Cumhuriyeti’nin sınırları içindeki Semerkand’ın dış mahallesi olan Mâtürîd’de doğdu. Sâmânoğulları’nın Mâverâünnehir bölgesine hâkim
Reklam