Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
_Tanrıları, tıpkı insanlar gibi sevgi ve nefretle harekete geçen, armağan ve kurbanlarla etkilenen duygulu ve zeki varlıklar diye biliriz. İşte, dinin kökeni budur. Dolayısıyla, puta tapıcılığın ya da çoktanrıcılığın da kökeni budur. Tanrısal varlıkları yetkinliğin en son sınırlarına değin yücelte yücelte, sonunda birlik ve sonsuzluk, yalınlık ve
Gorki'nin Kaleminden Çehov:
Çehov'un eserlerini okuyanlar kendilerini güz sonunun kasvetli bir gününde hissederler: Hava saydamdır, yapraklarını dökmüş ağaçlar gökyüzüne karşı kapkara izdüşüm vermektedir, evler birbirlerine yaslanmıştır, insanlar mahzun, silik birer gölgeden farksızdır. Her şey öylesine garip, öylesine yalnız, devinimsiz, güçsüzdür ki... Uzak
Sayfa 43 - 44 Yordam EdebiyatKitabı okudu
Reklam
Mızraksız İlmihal'den..
Arkadaşlar! Yarın diye bir şey yok! Düşleyip durduğumuz, tiryakisi olduğumuz, uğruna bugünümüzü zehir zemberek kıldığımız yarın yok! Dün’ü de bugün; ekranlardan, manşetlerden, siyasetten ve gözde şarkılardan bir çarmıha gerip karşısına geçtiler ve koka-kola ve viski ve şampanya ve votka içtiler. Çünkü köpek yanlarının esiri olanlar dünyaya efendi
Ormanda ve Simon'un belli belirsiz görebildiği başka yerlerde, bir kahkahanın gülünç taklidi çınladı bir iki saniye. "Sen biliyordun, değil mi? Sizlerin bir parçası olduğumu biliyordun? Sizlere öyle yakın, öyle yakın, öyle yakınım ki! Her şeyin bozuk gitmesinin nedeniyim ben. Bunu biliyorsun, değil mi?" Kahkaha yeniden ürperircesine çınladı. "Hadi" dedi Sineklerin Tanrısı; "ötekilerin yanına git de, unutalım bu olup bitenleri."
Sayfa 175Kitabı okudu
Baş, "Canavarın avlanıp öldürülebilecek bir şey olduğunu sanmak da nereden aklınıza geldi!" dedi. Ormanda ve Simon'un belli belirsiz görebildiği başka yerlerde, bir kahkahanın gülünç taklidi çınladı bir iki saniye. "Sen biliyordun, değil mi? Sizlerin bir parçası olduğumu biliyordun? Sizlere öyle yakın, öyle yakın, öyle yakınım ki! Her şeyin bozuk gitmesinin nedeniyim ben. Bunu biliyorsun, değil mi?" Kahkaha yeniden ürperircesine çınladı. " Hadi" dedi Sineklerin Tanrısı; "ötekilerin yanına git de, unutalım bu olup bitenleri."
Sayfa 175
EVE TIKILMAK DOĞRU MU? Mustafa Kemal, sık sık Kristal gazinosuna uğrardı. Bir gün öteberi almış, eve dönüyordum. Baktım Kristal'de oturuyor. Beni görünce, eliyle işaret ederek yanına çağırdı: - Nereye gidiyorsun? E limdeki paketleri gösterdim: - Bunlarla evden başka nereye gidilir? - Tamam, dedi, ben de zaten kalkmak üzere idim. İyi ki geldin, beraber çıkarız. Vakıa, biraz sonra, kalktık. Fakat dışarı çıkar çıkmaz, Mustafa Kemal, fikrini değiştirdi: - Böyle güzel havada da, hemen eve gidip tıkılmak doğru mu? Ya? Haydi gel seninle Beyazkule'ye kadar ağır ağır yürüyelim. Yürüdük. Kristal'den biraz ileride -şimdi hatırladığıma göre bir Belvü gazinosu vardı. Mustafa Kemal orada bazı arkadaşlarının oturduğunu görünce dayanamadı, içeri girdi. Tabii ben de beraber...Orada epeyce kaldık. Dışarı çıktığımız zaman artık gece olınuştu. Mustafa Kemal, bu sefer de Beyazkule bahçesine gitmek reyinde bulundu. Hatırını kıramadım. Bahçeye girdik. Orada da arkadaşlara tesadüf etmiştik. O, coşkun bir nehir gibi çağlayarak söyledi ve anlattı.. Hayatımda Mustafa Kemal'le sabahladığım ilk gece bu oldu! Salih Bozok "Salih Bozok Anlatıyor", Konuşan: Salahaddin Güngör, Cumhuriyet Gazetesi, Onbeşinci Yıl, Sa;1: 5568, 10 İkinciteşrin 1939, 5. 5.
Reklam
Kitabın Dönüm Noktası
"Aptal bir küçük oğlansın sen" dedi Sineklerin Tanrısı. "Cahil ve aptal bir küçük oğlandan başka bir şey değilsin." Simon, ağzında şişen dilini oynattı ama bir şey söylemedi. "Öyle değil mi?" diye sordu Sineklerin Tanrısı. "Aptal bir küçük oğlandan başka bir şey değilsin." Simon, aynı sessiz sesle karşıladı