Bir yandan özelleştirme,küreselleşme, globalleşme, Il. cumhuriyet, sivil toplumculuk, anarşizm,bölücülük,mandacılık,diğer yandan şeriat, tarikat ve cinayet çeteleri emperyalist güç odaklarının işgal kuvvetleri olarak görev yapıyor. İşte bu ahval ve şerait içinde istiklal ve cumhuriyeti kurtarmak için yeniden Kuvay-ı Milliye diyoruz.
Sayfa 307Kitabı okudu
(Gazi Üniversitesi, Ziya Gökalp Sempozyumu, Ankara, 8 Mart 2004) Seksen dört yıl önce, 25 Ekim 1924 tarihinde, Büyükada'daki evinden sedyeyle getirildiği Taksim-Harbiye arasındaki Fransız Hastanesi'nde öldü. Kesin bir tanı konulamamıştı, bir süredir devam eden hastalığına aksi olsaydı bile ülkenin ve adı geçen sağlık kurumunun o günkü
Reklam
Bu uyum her seferinden farklı, ama içeriği aynı olan, kavramlarla ifade edile geldi. Başlarda 'yenilikçilik' deniyordu (ünlü Nizam-ı Cedit), daha sonraları 'asrileşme' dendi, onu 'muasırlaşma' izledi, Cumhuriyet döneminde 'modernleşme', 'çağdaşlaşma, 1950'lerin başında 'küçük Amerikalılaşma', 1960'tan sonra 'kalkınma' l980'lerde, l990'larda 'istikrar' ve 'yapısal uyum' şim­dilerde de 'küreselleşme', 'güçlü ekonomiye geçiş' vb. deniyor.
Her dönemde kullandıkları kelimeler, kavramlar ve söylemler değişse de, söz konusu kelimeler, kavramlar ve söylemler aynı şeyi ifade etmek içindir. Osmanlı imparatorluğunun Lâle Devri denilen döneminde yenilikçi bürokratik egemen sınıfın adamları asri, asrileşmek ve alafranga kelimelerini çok kullanıyordu. Daha sonra 'terakkiyat-ı cedide', İkinci Meşrutiyet döneminde ilerlemenin karşılığı olan terakki, cumhuriyet döneminde modernleşme, muasırlaşma, muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkma, öztürkçe çılgınlığından sonra çağdaşlaşma, İkinci emperyalistler arası savaştan sonra kalkınma, şimdilerde 'sürdürülebilir kalkınma', 'dünya ekonomisiyle bütünleşme', piyasa ekonomisini tesis etme, 'dışa açılma', çağ atlama, küreselleşme, AB'ye tam üyelik, az-çok aynı şeyi ifade eden kelimeler ve kavramlardır.
Yeniden 1919'a..
İşte bu koşullarda, Türkiye'nin önüne konan da "İkinci Cumhuriyet" oluyor. Kozmopolit komprador kapitalizmi, geniş kitleleri "Ilımlı İslamla" de­netim altında tutacak. Görüldüğü gibi, Kemalist Devrim'in son kalıntıları da, "Yeni Dünya Düzeni"nin tehdidi altındadır. Türkiye, yeniden 1919'a doğru yol alıyor. Yaşadığımız "küreselleşme" süreci, bağımsızlık mücadelesi ile laikliği bir kez daha birleştiriyor.
Sayfa 181 - kaynak yayınları, 1994Kitabı okudu
AkP, yerel kültürleri öne çıkaran küreselleşme dalgasının, kendi İslami projelerinin hayata geçirilmesi bakımından tarihsel bir fırsat yarattığını düşündü. Erdoğan’ın birinci iktidar döneminde 4,5 yıl Başbakanlık müşteşarlığı yapan, ikinci döneminde ise çalışma ve sosyal güvenlik bakanlığı görevine getirilen AkP milletvekili Ömer Dinçer’in Sivas Cumhuriyet üniversitesi’nde 19-21 Mayıs 1995 tarihleri arasında yapılan bir sempozyuma sunduğu “21 Yüzyıla girerken Dünya ve Türkiye Gündeminde İslam” başlıklı o çok tartışılan tebliğin ana tezi budur. AkP’nin teorisyenlerinden Dinçer bu tebliğinde, küreselleşmenin yerel kültürleri öne çıkardığını, Türkiye’de de yerel kültürün islam olduğunu ileri sürerek, küreselleşmenin desteklenmesi gerektiğini savunuyor. Devam ediyor Dinçer; “Durum böyle olunca, Cumhuriyet’in yerini daha İslami ilkelere dayalı yeni bir düzene terk etmek zorunda.”
Reklam
22 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.