İnsanlar son asra girdiklerinde doğrudan doğruya fikirlere ve akımlara inandıklarından, bir fikri ve kavramı anlamak için o fikir ve kavramı temsil eden insanlara yani putlara da ihtiyaç hissetmediklerinden somut putlara artık gerek kalmamaktadır.
Dolayısıyla fikirleri ve akımları eğilip bükülmez bir taş haline getiren putları yıkmak gerekir. Çünkü toplumun fikriyatını temsil ettiğini iddia eden sahte putlar fikirlerin taşlaşmasına neden olurlar. Oysa cemiyetin gelişmesi için yeni fikirlere ihtiyaç vardır. İnsanlar da bu yeni fikirlere yönelirler. Yeni fikir ve cereyanların gelişmesi için taşlaşmış fikir ve sanat putlarını ortadan kaldırmak elzemdir. Zira onlar, insanların fikir ve hayallerini temsil edememektedir. O putlar yıkıldıktan sonra yeni fikirlere yol açılabilir. Nazım Hikmet bunları söyledikten sonra, kendisinin putları yıkarak yeni fikirlere yol açtığını belirtir.
İsmail'e, insanların kahve içmeye nasıl başladıklarını merak ettiğimi söyledim. O da bana eski keçi hikâyesinin yeni bir versiyonunu anlattı. Bir zamanlar aşırı hareketli bir sürüsü olan Afgan bir keçi çobanı varmış. Çoban, sürüsünün neden yerinde duramadığını bir türlü anlayamıyormuş. Bir gün, en hareketli keçilerinin gidip gelip bazı küçük kırmızı meyveleri yediklerini fark etmiş. Merak edip kendisi de denemiş. Yorgunluğu geçmiş. Uylukları arasına yakıcı bir his yayılmış. En güzel dişi keçisini kapmış ve... Böylelikle de hayvanlarla cinsel ilişkiye girme kavramı ortaya çıkmış. 18 yaş üstü öğe yeni olsa da, bu eski Kaldi hikâyesiydi.
Bizi yönetenler nasıl olmalıdır? Hangi değerlere sahip olmalıdır? Adalet kavramı bizin için vazgeçilmez midir? Siyaseti nasıl düşünürüz? Partileri takım tutar gibi mi tutarız? Yoksa bilinçle mi yaklaşırız? Ülke için, millet için, insanlık için yapması gerekenlere ve yapacaklarına bakarak mı değerlendiririz? Siyaset bilinci, bu ülkeye, bu millete, tarihimize ve geleceğimize, hâlimize, istikbalimize ve mazimize uygun bir siyaset anlayışını nasıl tercih edeceğimizin bilincidir.
Sanatçıların insanları şaşırtan bu yaratma gücü çok eski zamanlardan beri ilgi çeken ve merak uyandıran konu olmuş ve genellikle ilham kavramı, olayıa çıklamak için öne sürülmüştür. Eski Yunan'da ilham, sanatçının dışarıdan bir kuvvetin etkisi altına girmesi, ona uymak zorunda olması demekti. Adeta cin tutmuş gibi, sanatçı yarı kendinden geçmiş bir duruma girerdi. Esrarengiz dış kuvveti, Tanrılar olarak da anlamaktaydılar ve şairler ilham için Tanrılardan medet umar, onları yardıma çağırırlardı.
"Kendimi çok yorgun hissediyordum. Yaşadığım bu dünyanın bu denli değişmiş olması beni haddinden fazla üzüyordu. İçimde adalet kavramı yitip gitmişti."