TIMARHANE BANA NEYZEN TEVFİK’İ TANITTI Neyzen Tevfik (1879-1953) Onu tanımayan yoktur sanırım o kuşakta ve bizim kuşakta. Yeni kuşak merak sarsa, belki biraz tanıyabilir onun kişiliğini şiirlerinden... Görmek mümkündü onu Beyoğlu’nda, Havuzlu Beyazıt Meydanı’nda, Küllük Kahvesinde, Kumkapı’da, Samatya’da... İstanbul’un her yerinde, her
"Gene de, bestecilerin çektikleri acılardan daha kötüsü neydi, biliyor musunuz? O kızcağız öleceğini bildiği için bu müzikleri tüm ruhunu vererek çalıyordu. Peki, ben de ölmeyecek miyim? Benim ruhum nerede? Kendi yaşamımn müziğini böylesi derin bir tutkuyla çalabilecek bir ruhum var mı?" Dr. Igor hiç sesini çıkarmadan dinliyordu. Bütün kuramlarının meyve verdiğini görür gibiydi, gene de emin olmak için çok erkendi. "Nerede benim ruhum?" diye sordu Mari. "Geçmişimde. Sürdürmeyi hayal ettigim yaşamda. Ruhumu nerede bıraktım, biliyor musunuz? Güzel bir evim, iyi bir kocam ve işim oldugu ve bunlardan kurtulmak istediğim halde buna cesaret edemediğim yerde hapis bıraktım ruhumu."
Reklam
Aşk
Ben ait olmadığımı Hissettiğim bir yerde kalmaktan Artık evim olmadığını Anladığım bir kalpte yaşamaktan Vazgeçtim.!
Gelsen şu olurdu: Evim dünya olurdu İncelik dil bulurdu Saygı çocuklaşırdı Beden murat kesilirdi Kalabalık çiçek açardı Pişmanlık utanırdı Eşyalara su yürürdü Acı değer kazanırdı Ölüm sahipsiz kalırdı Güzel anı olurdu Aşka yakışırdı Şiir usulca susardı Yaşamak büyür büyürdü...
İnsanın kendi evi gibisi yok :)
“Evim, saraydan daha güzel...”
Merdivenlere yöneleceksiniz. Çıkarken, dört numaranın paspasına ilişecek gözünüz. Bir yazı: Evim, güzel evim. Yalandan kim ölmüş, diye geçireceksiniz aklınızdan, daha dün akşam içeride kopan kıyameti anımsayıp: Bıktım bu evden de, senden de, bu hayattan da...
Sayfa 87 - Gölge öyküsü
Reklam
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.