Osmanlı tarihi boyunca Firuze gibi kaç kadın vardı acaba? Şair ya da yazar olabilecekken olamayan, ömür boyu yazabilecekken hiç yazamayan… Eserlerini bir sır gibi kendine saklayan. Kabiliyetleri kümeslerde, çekmecelerde, sandıklarda, kilerlerde saklanan ve gene oralarda çürüyen, heba olan… Seneler, onseneler sonra torunlarına masal anlatırken, “biliyor musun ben de bir zamanlar şiir yazardım, roman yazardım, hikaye yazardım” diye sırrını açan… Bu da bir masalmış gibi…
Firuze, yakuttan uzaklaştı; seven sevene naz etti. Bülbül, gülü görmezden geldi. Olacak şey değil, ama oldu. Mecnun, alın yazısının berraklığıyla, gayet safdilâne şöyle diyordu:
- Bir bütün idim ben Leyla ile. Sense Leyla’yım diyorsun. Sen Leyla isen eğer; beni yakmaya hayalin yeter, takatim yok sana kavuşmaya. Varlığı olmayan bir zerreye aynadan ne fayda?
üzgünüm / hüzünlüyüm / el aman
sakallı / huzurlu / vakarlı / bir caminin şadırvanında henüz abdest almış / yüzü serin / doksan dokuzluk firuze tesbihini çekerek ezan-ı muhammediyi bekleyen arifin / bana söyleyeceği şeyler olmalı / ya kerim / ya metin / ya rahim / ya rahman
bana cevap ver
üzgünüm / hüzünlüyüm / el aman
Bilmiyordum ki sözlerin kulağa ahenk vermesiyle başlarmış tüm şiirler. Bunu Firuze'nin fısıltısı ruhuma işlediğinde anladım. Benim şiirim onunla başlamıştı.
Birkaç ruble ve mavisi solmuş firuze taşlı bir yüzük, o kadar. Bu kadar az şey mi almış yanına geçmişinden geçerken? Bu kadar mı azalmış? Bu kadar mı saklanmış? Yükü ne kadar da hafifmiş. Fakat ne kadar ağır bir azlık bu.
Kabartmalı çiniler Selçuk mimarisinde çok enderdir. Bunlar özellikle kitabeler, yazılar için kullanılmıştır. Daha az olarak bitkisel desene rastlanır. Bu güne kalan örneklerin çoğu lahitler üzerinde yer almaktadır.
Çini hamuru yumuşakken üstüne kalıpla şekiller kabartma teşkil edecek şekilde basılır. Aynı kabartma desen etrafı kesilerek de çıkarılabilir. Çini pişirildikten sonra üzeri tek renk krem, firuze, lacivert, mor veya yeşil sırla sırlanarak tekrardan fırınlanır. Daha etkili, lacivert zemin üzerine beyaz kabartma sülüs yazılı bir cinsi de vardır. Bunlarda çiniye beyaz astar çekildikten sonra kabartma yazılar şeffaf renksiz sırla, çukurlar lacivert sırla sırlanır ve fırınlanır. Sivas I. İzzeddin Keykavus Türbesi cephesinde (1219-20). Konya Alaeddin Camii'ne bitişik il. Kılıç Arslan Türbesi lahdinde (12. yüzyıl sonu) bu çeşit kabartmalı, sülüs yazılı çiniler kullanılmıştır.
Tek renk firuze, yeşil sırlı kabartmalı çiniler yine özellikle lahitlerde görülür.
Konya Alaeddin Camii'ne bitişik Il. Kılıç Arslan Türbesi (12. yüzyıl sonu), Konya Sahip Ata Türbesi, Konya Mevlana Türbesi lahitlerinde bu çeşit çini kaplama görülür.
Sırlı tuğla, tuğlanın firuze, patlıcan moru, lacivert sırla kaplanıp fırınlanması ile elde edilir. Genellikle tuğlanan dar ve uzun yüzü sırlanır. Bu şekilde hazırlanan sırlı tuğlalar gereğinde isteğe göre kesilebilir ve yan yana getirilerek de koratif düzeyler sağlanır. Genellikle Selçuk devri sırlı tuğlalarında silis oranı yüksek, iyi
12. yüzyıldan Saltuklu eseri Erzurum Tepsi Minare ve Artuklu eseri Harput Ulu Camii minareleri gibi erken örnekler oldukça basık ve kalın gövdelidir.
13. yüzyıl örnekleri daha ince uzun olmaya başlar. İlk yarıdan olan örnek lerde dekor henüz çok sadedir. Düz kilit örgülü gövdede sırlı tuğlalı veya çini mozaikli basit bilezikler görülür. 6unlar
Sayfa 70 - * Kültür bir mozaiktir ve geçmişin, geçmişe dair birikimin izlerini taşır. O nispette yaratma tabiri yaratılmış olana yalnızca keşfetme imkanı verir. Zira akılda beden misafirhanesindendir.