Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
ne eski bir tango melodisi, ne de siyah önlüklü bir mektepli kız resmi, hayır beni on sekiz yıl evvelki o tatlı hatıraları alemine atan, gazetede götürdüğüm iki satırlık, kupkuru, alalade bir kiralık ilanı oldu. o anda pendik sahilleri birden gözümde canlanıverdi. o köşk...o köşkün bizim bahçeye bakan penceresi...ve o pencereden mahinur...sarı
‘’ Altı yüzlü yılların ilk yarısıydı. Türk budunu Çin ülkesinde tutsaktı. Yıllar süren tutsaklık Türklerin ağırına gidiyordu. Kürşad ve 40 ülküdaşı Türk budununun hürriyeti ve istiklâli için Çin Hükümdarının sarayı Siganfu’yu basıp, onu tutsak edecek, olmazsa öldürüp, budunu tutsaklıktan kurtaracaklardı. Yağmur bardaktan boşanırcasına yağıyor,
Reklam
Bacaklarım bu sefer tutmadığında, beni kaldıracak kimse yoktu.
Sayfa 336 - Pegasus YayınlarıKitabı okudu
"O kış, Kızıl Göz sayısız işkence ve dayaklarla son karısını da öldürdü. Kızıl Göz'ün ilkel bir yaratık, bir atavizm olduğunu söylemiştim ama bu sefer ondan daha beterdi. Çünkü ilkel hayvanların erkekleri bile dişilerine bu kadar kötü davranmaz, onları öldürmezler. Bu anlamda, aşırı ilkel eğilimlerine rağmen Kızıl Göz'ün insanlığın bir habercisi olduğu söylenebilir, çünkü eşlerini öldüren tek canlı türü insandır."
Midhat Paşa :
"...Bir gece avanesini toplayıp,kafayı iyice tütsüleyen Midhat Paşa,içki sofrasından kalktığında ayakta duramayacak derecede sarhoştur...Düşmemesi için iki koluna girerler ! Midhat Paşa,yanunda bulunan eniştesi Tosun Paşa'ya sorar : -Eee Paşa ! Söyle bakalım,ben bu sefer kaç sene sadarette kalacağım...? Tosun Paşa cevap verir : -Bu gidişle bir hafta bile kalamazsın..! "
"İri, kıvırcık saçlı delikanlı ile ilgili en güçlü şeyler bir kurt, kırık bir taç ve çevresinde çiçeklenen ağaçlar. Ve diğer delikanlı, bir kızıl kartal, terazide bir göz, yakutlu bir hançer, bir boru ve kahkaha atan bir yüz. Başka şeyler de var, ama ne demek istediğimi anlıyorsun. Bu sefer hiç bir şey anlamıyorum." Sonra sırıtmaya devam etti ve Rand boğazını temizleyip sorana dek bekledi. "Ya ben?" Sırıtış, kahkahaya dönüşmeden durdu. "Diğerleri ile aynı türden şeyler. Aslında bir kılıç olmayan, defne yapraklarından bir taç olan bir kılıç, bir dilenci asası, kumlara su döken sen, kanlı bir el ve kor beyaz bir demir, senin içinde bulunduğun bir tabutun çevresinde üç kadın, kanla ıslanmış siyah kaya..."
Sayfa 228 - Re-read : Min'in Ta'verenler ile ilgili ilk görüleri.Kitabı okudu
Reklam
"O kış, KIZIL GÖZ sayısız işkence ve dayaklarla son karısını da öldürdü. Kızıl Göz'ün ilkel bir yaratık, bir atavizm olduğunu söylemiştim ama bu sefer ondan daha beterdi. Çünkü ilkel hayvanların erkekleri bile dişilerine bu kadar kötü davranmaz, onları öldürmezler. Bu anlamda, aşırı ilkel eğilimlerine rağmen Kızıl Göz'ün İNSANLIĞIN bir habercisi olduğu söylenebilir, çünkü eşlerini öldüren tek canlı türü İNSANDIR.."
z
İlk kez 1615’te doğdu. Adı William Lamport’du, kızıl saçlıydı ve İrlandalıydı. Daha sonra isim ve vatan değiştirip Guillén Lombardo adında İspanyol donanması mensubu bir İspanyol yüzbaşı olarak doğdu. Ve üçüncü sefer, Meksika bağımsızlık mücadelesinin bir kahramanına dönüşmüş olarak doğdu ve 1659 yılında odun ateşinde yakılmaya mahkûm edildi ve ateşin içinde onursuzca ölmeden önce darağacında can verdi. Yirminci yüzyılda dirildi. Adı Diego de la Vega’ydı; maskeyle dolaşıyor, zor durumdakilere adalet dağıtan kılıç ustası Zorro olarak tanınıyor ve geçtiği yerlerde Z şeklinde bir iz bırakıyordu.
*Sel Yayıncılık - Kasım 18Kitabı okuyacak
Arapların milliyetçiliğe susamışlığını daha da körüklemek İçin, ingilizler ortaya birkaç kemik fırlattılar. Faysal artık Suriye Krallığı’ndan atılmış olduğuna göre, Irak Kralı olarak ilân edildi ve o toprakları İngilizlerin emri altında yönetmeye başladı. Yeni kurulan Trans-Ürdün sömürgesine gelince, İngilizler kollarını bir kere daha Hicaz’a doğru uzattılar, oradan Şerifin öbür oğlu Abdullah’ı bulup aldılar, onu Ürdün Kralı olarak ilân ettiler. Arap Yarımadasından gelme Hâşimiler olan Abdullah ve Faysal, aslında şu sıra İngilizlerin emri altında yönetmekte oldukları toprakların tümüyle yabancısıydılar. Mekke Şerifi’ne gelince, o kendisini Kızıl Deniz’den Basra Körfezi’ne kadar uzanan bir ülkenin yöneticisi olarak görüyor, bu ülke sınırlarının Irak’ı, Suriye’yi, Filistin’i, Sina’yı, Lübnan’ı ve Arap Yarımadasının geri kalanını da kapsamına alacağına inanıyordu... oysa sonunda eli boş kaldı, Suudî ailesi Hicaz’ı fethedince kaçtı, sürgün yaşamı sürmeye başladı. Hem Araplara, hem Yahudilere, hem de müttefikleri olan Fransızlara yalan söylemiş olan İngilizler; bir kukla Ürdün Krallığı yarattıktan sonra, bu sefer Filistin Mandası’na dikkat yönelttiler.
Sayfa 35 - İnkılap - 1985Kitabı okudu
234 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.