Koca Sekbancıbaşı Risalesi’nde Türk Milleti “hırsız” olmakla itham edilirken, Mehmet Halife’nin Tarih’i Gılmani adlı kitabında yüce milletimize “çarıklı Türk” sıfatı layık görülmektedir. Göriceli bir Arnavut devşirmesi olan Koçi Bey ise “şehir oğlanı, çingene ve yankesici” sözcükleri ile Türk kelimesini yanyana ve aynı anlamda kullanmıştır. Tarih-i Naima’nın yazarı devşirme Mustafa Naima Efendi için de devlet kurucusu ırk, “nadan Türk, idraksiz Türk, çirkin suratlı Türk, mel’un Türk’dür!” Dönme-devşirme Osmanlı egemen zümresinin bu devşirme aydını, Türk Milleti’ni çoban köpeğine bile benzetmiştir. Gelibolulu Ali olarak da bilinen Mustafa Ali için de Türk Milleti, “köylü, kötü huylu, manav ve kır adamıdır”. Koçi Bey, “Haremi Humayun’a kanuna aykırı olarak Türk ve yörük, çingene, yahudi, dinsiz, mezhepsiz nice kalleş ve ayyaş şehir oğlanlarının” girmesinde şikayet ederken, Gelibolulu Ali, muhtelif milliyetleri övdükten sonra, Türk için şu ifadeleri kullanabilmektedir. “... Anadolu, Karaman ve Rum ülkesi adlarını alan pasaklılar ülkesi halkı, elbette kır adamıdırlar. Bunlar arasında güzel ve sevimli olanı az görülen, çeşitli biçimde çirkin kimselerdir.” Bu Türk düşmanlığı, bu Türk’e küfür etme, Türk’ü hor görme alışkanlığı, önce ümmetçi sonra kozmopolit Osmanlı döneminde öylesine bir sükse ve yarış haline gelmiştir ki, bir Türk olan Hoca Sadeddin Efendi bile, “kavrayışı kıt Türkler, hilebaz Türk, akılsız Türkler” gibi ifadelerle (ortama uyarak) kendi milletini aşağılayabilmiştir.
"Babacığım, bir daha hayvan kesmeyelim!"
5 yaşındaydılar ikiz kızlarım. Halil Dedelerinin evinin bahçesinde, keçinin kurban edilişini seyrederken ağlamaya başlamışlardı. “Baba, bir daha hayvan kesmeyelim, yazık oluyor onlara” diyordu her ikisi de. Hiçbir şey söyleyememiştim. Bir yanıtım yoktu o an. Neyin doğru neyin yanlış olduğunu kestirememiştim. Kurban kesmek yanlış değildi. Belki
Reklam
"Bir çocuğun çalışmasından ne olur?"
Ana hışımla, "uyandırmam" dedi. "Uyandırmam. Acımızdan öleceksek de ölelim. Bir çocuğun çalışmasından ne olur?" Gözleri incecik kolda. Şimdiye kadar, çocuğun bunca zayıf olduğunun farkına neden varmadığına şaşıp kalıyor. "Acımızdan öleceksek de ölelim." Uzun, örgülü saçını ağzına alıp hırsla
Kanglı Koca Oğlu Kan Turalı Destanı
Dedem Korkut gelip neşeli havalar çaldı, destan söyledi, deyiş dedi, gazi erenlerin başına ne geldiğini söyledi. Şimdi hani dediğim bey erenler Dünya benim diyenler Ecel aldı yer gizledi Fani dünya kime kaldı Gelimli gidimli dünya Son ucu ölümlü dünya Ecel geldiğinde arı imandan ayırmasın. Kadir Tanrı seni namerde muhtaç etmesin. Allah'ın verdiği ümidin kesilmesin. Ak alnında beş kelime dua kıldık, kabul olsun. Amin diyenler Tanrı'nın yüzünü görsün. Derlesin toplasın Günahınızı Adı güzel Muhammed Mustafa'ya bağışlasın hanım hey!..
Sayfa 157 - Boğaziçi Yayınları
"Yüce Ertuğrul Bey... Koca Selçuki Devleti parçalanmıştır. O ihtişam tarihe karışıp gitmiştir. Diyar-ı Rum Selçukileri de eski güçlerini kaybetmişlerdir. Bu manevî mirasın, bu siyasi mirasın, bu ihtişamın birine devretmesi gerek. Konya'daki Selçuklu Sultanım bu istikbali sende, senin boyunda görmektedir. Diyar-ı Rum'daki Müslüman Türklerin çoğu birbiriyle cedelleşmektedir. Taht kavgası, makam kavgası aldı başını gidiyor. Birbirlerini kıymaya hazırlar. Hatta kıymaktadırlar da. Siz Kayılılar öyle değilsiniz. Siz Bizansa karsi, onun ötesinde Haçlı dünyasına karşı gerilmiş bir yay gibisinizdir. Onun için Selçuki Sultanım da, gönüller Sultanı Mevlânâ'mız da istikbali sizde görmektedirler. Kendinizi istikbale hazirlamanizi isterler"
heyet-i temsiliye namına   biz buralı türk düşük bıyıklı yedi toprağa düşük allah diyen barut yalamışlı tekbir soluklu üç hilâl dökülür ellerinden uf içi kalabalık büyük allah biz buralı türk eski türk
Reklam
337 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.