Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Bunlar nasıl meseleler komutanım? Kim kiminle çekişiyor? Niçin? Ekmek isteyenlere, varsa ekmek verilir. Duraklanmaz. Ekmek yoksa katlanılır, istenmez! Hayır. Bu dünya, bizim, savaş patlayınca bırakıp gittiğimiz dünya olamaz. Biz demek ki savaşa gitmedik, eski dünyamızdan çıkıp gittik. Sonra bir başka dünyaya, bize yabancı bir dünyaya savrulduk. Dış görünüşün eskisine benzerliği yalan... Alçakça bir oyuna geldik bizler, komutanım... Düşmanlarımız bizimle eğleniyor. Dayanılır mı buna? Dayanır mı hiç?
İSPANYOL ATASÖZLERİ - 2
Değirmen durmakla değil, çalışmakla kazanır DELİK, HIRSIZI BAŞTAN ÇIKARIR DOĞDUĞUM ZAMAN NİÇİN AĞLADIĞIMI GÜN GEÇTİKÇE DAHA İYİ ANLIYORUM DÜŞMANLAR ARASINDAN EN KÜÇÜĞÜNÜ SEÇ
2. Basım, Referans Yayınları (Ankara), 2006Kitabı okuyor
Reklam
Devlet savaş açmış. Düşman sınırda şehitlerimizin kemiklerini, topraklarını çiğnemeye çalışıyor. Nasıl olur! Düşmanın silahı vatana çevrilsin de karşısında önce benim göğsümü bulmasın? Nasıl olur! Vatan tehlikede olsun da ben evimde rahat oturayım! Nasıl olur! Devlet yerinden oynasın da ben mıhlanmış gibi burada kalayım! Nasıl olur! Bugün vatan sevgisi her şeyden kutsal olsun da ben yalnız senin aşkınla uğraşayım? Nasıl olur! Dünyada her şeyin ilerlediğini bilirken ben niçin babamdan, atalarımdan geri kalayım? Vatan! Vatan!.. Vatan tehlikede diyorum! İşitmiyor musun? Beni Allah yarattı, vatan büyüttü. Allah besliyor, vatan için besliyor! Ben doğduğum zaman açtım. Vatan karnımı doyurdu. Çıplaktım, vatan sayesinde giyindim. Vatanımın nimeti kemiklerimde duruyor. Vücudum vatanın toprağından, nefesim vatanın havasından... Ben şimdi vatan için ölmeyeceksem, niçin doğdum? Ben adam değil miyim? Görevim yok mu?.. Vatanımı sevmeyeyim mi? Ah, vatanını sevmeyen adamdan nasıl aşk beklersin?
MEÇHUL ŞEHZADE: DELİ KURT 1403 yılının sonlarıdır. Üstü örtülü bir kağnı gecenin karanlığında ilerlemektedir. Genç bir atlı tedirgin bir şekilde kağnıyı yönetmektedir. Kağnıda Yıldırım Bayazıd'ın oğlu İsa Beğ'in eşi Bala Hatun vardır. Bala Hatun hamiledir. Osmanlı sipahisi Çakır Ağa onu sütanasının evine götürmektedir. Çakır Ağa, İsa
DEVLET UĞRUNA KENDİNİ FEDA EDEN KAHRAMAN: URUNGU (BOZKURTLAR DİRİLİYOR) Olay Örgüsü İncelemeye geçmeden önce yine uzunca bir özet verelim. Kür Şad ihtilali, Çin Kağanı Tay-tsung'u korku ve endişeye kaptırmıştır. Ne yapılacağını görüşmek üzere nazırlarını sarayda toplar. Çeşitli fikirler ileri sürülür. Sonunda Gök Türklerin
MEÇHUL ŞEHZADE: DELİ KURT Olay Örgüsü 1403 yılının sonlarıdır. Üstü örtülü bir kağnı gecenin karanlığında ilerlemektedir. Genç bir atlı tedirgin bir şekilde kağnıyı yönetmektedir. Kağnıda Yıldırım Bayazıd'ın oğlu İsa Beğ'in eşi Bala Hatun vardır. Bala Hatun hamiledir. Osmanlı sipahisi Çakır Ağa onu sütanasının evine götürmektedir.
Reklam
Atsız'ın 1940'lardaki kalem kavgaları: 19351940 arasında Atsız dergi çıkaramamış, daha çok bazı kitaplarının hazırlığıyla ilgilenmiştir. 1937'de Bozkurtların Ölümü'nün ilk bölümünü yayımlamaya başlamış, 1939 yılına kadar da Şükrullah ve Müneccimbaşı tarihleriyle meşgul olmuştur. 1940 yılında Atsız'ın tekrar şiddetli bir
FİKİR YAZILARINDA VE KALEM KAVGALARINDA ATSIZ ÜSLUBU Bu bölümde Atsız'ın romanlarındaki üslup üzerinde durmayacağız. Romanlarını incelerken bunu yaptık. Burada aslında iç içe girmiş bulunan, birbirlerinden pek de farkı olmayan fikir yazılarına ve kalem kavgalarına bakacağız. Atsız'da baskın olan polemik üslubu, fikir yazılarına da sık
Enkidu ağız açıp Gılgamış'a dedi ki: "Ben ormandan içeri girmeyi başarsam bile, Yol bulsam bile kollarımda güç kalmayacak!" Gılgamış ağız açıp Enkidu'ya dedi ki: "Kardeş, niçin ürküyoruz burada? İşte sırasıyla bütün dağları aştık, Yolun sonuna geldik, işte orman karşımızda, Sedirleri kesmeden geriye dönüş yok! Kardeş, sen ki vuruşmayı bilirsin, Ustasın kavgada, dövüşte, Ölümden korkmazsın büyülü otlarla ovarsan gövdeni, Sesini bir davul gibi gümbürdet, Bitsin kollarının uyuşukluğu, dizlerinin güçsüzlüğü! Elimden tut kardeş, gel birlikte yürüyelim, Yüreğin savaş ateşiyle tutuşsun, Ölümü hiçe say, yaşamı yücelt! Bir kimseden sorumlu kişi dayanıklı olmalı her şeye; Önde yürüyen kişi yoldaşını kollayıp gözetir, Sağlam bir ad bırakır kendinden sonrakilere.
Sayfa 45 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
"Dünyanız gri, yaptığınız kocaman binaların renginde, çünkü binalarla doldurdunuz dünyayı. Topraktan korkuyorsunuz sanki. Neden? Niçin oturmuyorsunuz yere, çimenlerin, otların üstüne, toprağa? Hem neden evleri birbirinin üstüne yapıyorsunuz? O kadar çok ev üst üste koydunuz, gökyüzü uzağa kaçtı. Sahte ışıklar yaptınız, o kadar çok, o kadar çok, yıldızlar göğü boşalttı. Dağlarınız nerede, büyük ağaçlar, güzel tepeler? Dereleriniz kirli akıyor, denizleriniz pis, gölleriniz kuruyor, kuşlarınız kaçıyor, balıklarınız ölüyor. Sizin o renkli büyük kutuda gördüm ben hepsini. Hepsi orada var. İnsanlar birbirini öldürüyor, hem de düşman değil, savaş yok. Niye? Çiçekleriniz var, koklamıyorsunuz. Ağaçlar diktiniz, dokunmuyorsunuz. Hayvanlarınız var, okşamıyorsunuz. Her şey süs için sizde. Ağaçlar süs. Hayvanlar süs. Hiçbir şeyin değeri yok. Suyun, havanın, kokunun, rengin, sesin... Doğanın tanrıları sizden elini çekti, umudu kesti. Ruhunuzu kaybettiniz siz. Çok çöp var. Pislik. Hem neden hapishanelere soktunuz kendinizi? Madem suçunuz yok, neden hapsettiniz? Neden muhafızlar diktiniz kapınıza?"
Sayfa 167Kitabı okudu
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.