Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Sabahattin Ali 25 Şubat 1907'de (Rumi 12 Şubat 1323) Bulgaristan'da, Gümülcine Sancağına bağlı Eğridere (şimdiki adıyla Ardino) ilçesinde doğdu. Ayvalık nüfus kütüğüne kayıtlı olan Sabahattin Ali'nin soyadı "Alı"dır. [fakat Sabahattin Ali, bunun yerine babasının adı olan "Ali"yi kullanır. Üstelik, "Ali"yi
Uydurma Milliyetçilik Sözlerle davranışlar arasındaki uygunluk, ahlâkın esas kaidelerinden biridir. Dindarlık dâvasındaki adam Tanrıya inanmıyor, sosyal adalet düşüncesini güden birisi halkı sömürüyor, demokrasi diye haykıranlar diktatörlük kışkırtıcılığı ediyorsa, bu adamlar ahlâklı değildir. Milliyetçilik konusunda da böyledir. Hem
Reklam
Almanya tehlikeli bir ülkedir. Sosyalizm maskaralıklarının orada alıp yürümesi yarın Almanya’yı yeni gelişmelerin eşiğine atacaktır. Adolf Hitler durup dururken değil, büyük ve kültürel bir millete karşı İngiltere ve Fransa’nın ahmakça siyasetleri yüzünden ortaya çıkmıştı. Bugün de başka bir Adolf un, Adolf von Thadden’in başkanlık ettiği
TURANCIYIZ NE OLACAK? Ulus gazetesinin 18 Haziran 1966 tarihli sayısında "Irkçı ve Turancı Dergiler Okullara niçin Gönderiliyor? Bakana Tekrar Sokuyor ve Cevap İstiyoruz" başlığı altında gayet cahilâne bir yazı yayınlandı. Bu imzasız yazıya göre Irkçı-Turancı diğer dergilerle birlikte biz de fikir özgürlüğüne düşman, Adalet Partisinin
“Anlat derdini Markopaşa’ya” diye bir laf vardır ülkemizde… Soruna muhatap bulamadığımızda, bizi dinler gibi yapan ama çözüme dair hiç bir şey geliştirmeyen insanlar ya da kurumlar için söylediğimiz bu söz, benim incelememde yer değiştirecek; bu kez Markopaşa bize derdini anlatmayı deneyecek. Hadi o zaman, çok bekletmeyelim paşamızı. Türkiye
Kara kuvvetleri:
Türkiye’nin asker-ordusu olmayacak, 35 kişilik bir jandarma gücü olabilecektir. (Gereğinde müsaade alınarak 50 bine çıkarılabilecektir.) Türkiye’nin jandarma gücü top kullanmayacaktır. Burada ilginç bir ayrıntı var. Antlaşma için yapılan hazırlıklar sırasında General Milne, Türkiye için 100 kişilik bir jandarma gücü hesaplamıştı. Ancak paylaşım sırasında onun da 50.000’e düş​ ürülmesini uygun gördükleri anlaşılmaktadır.) Subaylar ve öteki yöneticiler bu sayının on ikide birinden fazla olmayacaktır. Müttefikler bu kuvvet içinde % 15 kadar ya​bancı subay bulunduracaklardır. Askerlik gönüllü olabilecek, yedek subaylık olmayacaktır. • Bütün askeri okullar kapatılarak bir tek subay yetiştirme okulu, bir de yerel okul bıra​kılacaktır. Bu okullardaki öğrenci sayısı da subay sayısı ile orantılı olacaktır. Polis, gümrükçü, orman bakıcısı ve benzeri görevliler de bunlarla orantılı olacaktır. Türkiye elindeki bütün savaş malzemesini ve cephaneyi Müttefiklere teslim edecek, kendisine belirlenen kuvvet için gerekli cepha​ne bırakılacaktır. • Askeri fabrikalar Müttefiklerin denetimi altında çalışacaktır. Askeri malzeme ithalini Müttefikler denetle​yecektir. Boğazlar’daki istihkâmlar yıkılacak. Başka yerlerdeki müstahkem mevkiler silahtan arındırılacaktır. (NOT: Müttefikler Boğazlar’ın serbestiliği için Ege Denizi’ndeki (Çanakkale Boğazı yöresindeki) İmroz, Bozcaada, Samotras, Tenedos ve Midilli adalarındaki savunma tesislerini de kaldırtmakta​dırlar.)
Reklam
Bir yandan gazete yayımlanırken diğer yandan da mahkemeler sürmektedir. Bu sıralarda Markopaşa aleyhine gösteriler de yapılmaya başlanmıştır. Dönemin diğer gazetelerinde, satıcılardan aldıkları Markopaşa'ları yırtan yurttaşlardan söz edilmektedir. Eskişehir'de Markopaşa'yı getiren Toros Ekspresi'ne saldırı girişimi olur (Cumhuriyet ile Ulus,
Markopaşa · 3 Şubat 1947 · Sayı: 9 Markopaşa'nın bu sayısı ile kadroya Rıfat Ilgaz da katılmış olmalıdır. Ilgaz, Boğazlayan Ortaokulunda hastalanmış, 2 Ocak 1947'de İstanbul Validebağı Sanatoryumuna gelmişti. Kendi anlatımıyla Boğazlayan Ortaokulundaki görevine başladıktan (2 Kasım 0946'da atanmıştı) bir-iki ay sonra Markopaşa'ya katıldı
Türkiye'nin işsizler ordusu ekmek kapısı olaraktan daha Alamanya'yı keşfetmekten çok önceleri, bu bizim yeğen Alamanya'ya gitti. On yıl kadar sonra Alamanya'dan döndü ki, öyle bir değişmiş, öyle bir değişmiş, biz bunu tanıyamadık da, halis Alaman sandık. Alamancanın en kibarcasını öğrenmiş ve Türkçesi az bi şey bozulmuş. Kimi Türkçe sözleri unutmuş. "Aaaa, nasıl derler?..." diye kekeleye kekeleye konuşuyor. Kendi demesine bakılırsa yeğenin o kibar Alamancasını Alaman'ın ayak takımından olanlar bile anlayamazlarmış. Alamancasına aşkolsun da, bir de bir huy edinmiş, her sözün başında, ortasında ve sonunda "Ah zooo..." deyip duruyor. Bizim yeğen "Ah zooo'suz konuşamıyor. Dayanamadım sordum: - Yeğen, ikide bir "Ah zoo, ah zooo..." demektesin. Bu "Ah zoo" ne demeye gelir?
Milliyet YayınlarıKitabı okudu
20 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.