Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Bizden öncekiler Osmanlı veya Müslümandılar. Türklüğü kimse üstüne kondurmaz. Frenklerin ve onlara uyan Osmanlı alafrangalarının edebiyatı hepimizin ruhunda onulmaz bir aşağılık duygusu yaratmıştır. Yavaş yavaş kendimizi bulmak istiyorduk. Edebiyat-ı Cedide romancılardan birinin hikâyesinde "Türk" kelimesini görünce adeta sevinirdik. Bir Osmanlı efendisinin yazısında ırkımızın adı geçmesinden şeref duyardık. Bu aşağılık duygusu Mustafa Kemal'in tarih ve diz üzerine çalıştığı günlere kadar sürdü. Hatta Mustafa Kemal'in tarih ve diz üzerindeki çalışmaları bu gururlu adamın, nasıl Şark'ta hanedan kuranlar, bilginleri toplayıp kendilerine bir asillik kütü icat ettilerse, kendi ırkına bir üstünlük yaratmak için zorlamalar gibi gösterilmek istenmiştir.
Sayfa 41 - Pozitif Yayınevi, Nisan 2023Kitabı okudu
_Sümerler, Türk'tür. _Tarih 5500 yıl önce Sümer’de başlar. _Sümerce kesinlikle Türkçedir. Prof. Atakişi Kasım _MÖ 2400 yıllarına ait çivi yazılı belgelerde Türk adları bulundu. _Sümerce, Türk, Fin ve Macar dillerine akrabadır. Asurolog Jule Oppert _Atatürk demiş ki: Bırakın şu Asurları! Asurlar Arap cinsinden. Bu Sümeroloji olacak demiş.
Reklam
_Cumhuriyet, erdemli insanların yönetimidir. _Bir kişiye yapılan haksızlık, tüm topluma yöneltilmiş bir tehdittir. _Hür bir milletin kurtarıcısı olabilir. Köle bir milletin ise başka bir efendisi çıkar ortaya. _Sadece mutlu olmayı istesek kolay olacaktı ama biz başkalarından daha mutlu olmak istiyoruz. Bu da oldukça zor, çünkü onları daima
Osmanlılar, Selçuk Uleması ile yola çıktılar, Bütün o zamana dek gelmiş geçmiş Medeniyet kurallarım, Bizans'ın çevre şartlan ortasında işlediler. Toprak mülkiyetini henüjz pek ciddiye almadıklan için, fethettikleri yerleri beğendikleri yoldaşlarına peşkeş çekiveren Türk alplerini, Ìslam bilginleri çekip çevirdiler. Ortaya, Osmanlı damgasını yemiş ezeli GANİMET ve TOPRAK kanunlan çıktı.
Cermen Barbarlarının içine eski Roma Hukukunu kutsal din kuralları biçiminde sokan, Hristiyan kilisesi olmuştu. Osmanlı Türkleri içine de, eski Müslüman hukukunu sokanlar: "İlmiye sınıfı" denilen din bilginleri oldu.
Ankara'ya Acele 50-60 Şapka Gönderin
1923 yılında, sivil müşavir olarak Başbakanlıkta çalışmaktaydım. Bir yaz günü İsmet Paşa Başbakanlığa gelmişti. O günlerde hepimiz kuzu derisinden yapılmış kalpak giyiyorduk. Paşa çok terlemişti. Kalpağını çıkardı, terini sildi ve "Çok sıcak tutuyor. Değiştirmek yakındır" dedi. O zaman şöyle düşünmüştüm: "Peki, kalpağı çıkarıp,
Sayfa 81 - Destek YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Avrupa bilginleri arasında Kırgızların asıl Türk olmayıp sonradan Türkleşmiş olduklarına kabule mütemayil bir fikir vardır. Buna sebep de Kırgızların sarışın, gök gözlü, ak derili olmaları ve en eski Kırgızların önceleri Hazar Denizi yörelerinde, şimdiki Soğdiyananın şimal batısında oturup sonraları doğuya doğru göçmüş bulunmalarıdır. Fakat Avrupa bilginleri burada ancak duygularına kapıldıkları için yanılıyorlar. Çünkü eski Çin kaynaklan Gök Türklerin ve Usunlar'ın da sarışın ‐ gök gözlü olduğunu bildiriyor. Profesör Zeki Valîdi Bey birbirine benzeyen Usun ‐Kırgız ‐ Gök Türkleri bir nesilden sayıp bunlara «Saka grubu» adını veriyor ve oldukça sağlam deliller gösteriyor.
Bugüne kadar adını saklayan en eski Türk ulusu Kırgızlardır. Çinliler, Kırgızları türlü adlarla anarlardı. «Kien‐kuen» (Kien‐kun ) . Kie‐khu (Ki‐ko = Khit‐kut) , Hia‐kia‐sze ( Hakas = Kie‐kia‐sze ) , daha sonra Moğollar çağında da Ki‐li‐ki‐sze derlerdi. Yunancada da Menandre Protector'da Kherkhis adım buluyoruz. Bu söz en eski Çin
...Şükrullah arz eder ki: Tanrı ülkelerini yaşatıp hanlıklarını mengü kılsın, yüceliklerini berkitip yakınlarına yardım edip yağılarını yok etsin, İslâmlığın ve müslümanların sultanı, din yoluna savaşıp uğraşanların yardımcısı, kâfirlerin ve kötülükte ayak diriyenlerin öldürücüsü, Tanrıya yakınların yardımcısı, Tanrı yağılarının yoyucusu, Osman ocağından, Tanrının yarlıgayıp esirgenliğine ulaştırdığı Sultan Murad'ın oğlu yüce Sultan Mehmed'in kutlu gününde İslâm bilginleri söz götürmez saygı bulup gönül rahatına erip bolluğa kavuştular.
Osmanlı uygarlığının seçkinlerine “havass” denildiği gibi, Türk kültürünün de ozanları, âşıkları, babaları ve ustaları vardı. Demek ki, ülkemizde iki türlü “seçkinler” vardı: Bunlardan birincisi, sarayı temsil ediyordu; bu topluluğun geçimini sağlayan da saraydı. Örneğin Osmanlı şairleri, saraydan “câize” almakla geçindikleri gibi, Osmanlı müzikçileri de sarayın verdiği bağışlarla, maaşlarla geçinirlerdi. Halkın saz ve söz şairleri ise, halkın hediyeleriyle yaşarlardı. Ulemâ-yı rüsûm adını alan Osmanlı bilginleri kazaskerlikte, kadılıklarda yüksek maaşlar ve arpalıklar alırlardı. Halk hocalarından ve şeyhlerinden oluşan Türk din adamlarını ise, yalnız halk beslerdi. Bundan dolayı, güzel sanatlarda ve benzeri sanatlarda rehberlik eden ustalar, yiğitbaşlar ve ahi babalar yalnız halk sınıfından yetişirler ve her zaman halk ve Türk kalırlardı.
118 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.