Efendiler, mirasçısı olduğumuz Osmanlı Devleti'nin dünya gözünde hiçbir değeri, erdemi ve onur kalmamıştı. Uluslararası hakların dışında bırakılmıştı. Sanki sömürge ve manda altına alınmış gibi görülüyordu.
Ali Mazrui: "Bir Türk 'Türk' müdür, 'Müslüman' mıdır, 'Avrupalı ya da Batılı' mıdır? Mustafa Kemal, daha önce kapsamlı bir ümmetçi Osmanlı bağlılığı içinde işleyen bir toplumda Türk kimliğine ve bir Türk yurtseverliğine yeni bir temel yaratmada çok başarılı oldu. Laik bir yurtseverlik bilinci oluşturdu. Türk toplumunun en azından kimi bölümlerinin gittikçe daha büyük ölçüde Batılı kültür, Batılı amaçlar ve Batılı yönelimler doğrultusunda düşünmesini de önemli ölçüde başardı."
ÇEÇENLER
Kafkasya’da yaşayan halkların kahir ekseriyeti Müslümandır. Önemli bir bölümü de Türk'tür. Türklüğü herkes tarafından kabul edilen Azeri, Karaçay, Balkar, Nogay, Türkmen (Stavropol Türkmenleri) lerin yanında öteki Müslüman halkları da kendimizden ayrı düşünmüyoruz. Hatta bütün mazlum milletlere sıcak bakıyoruz, gönlümüz onlara açıktır.
Ünlü düşünür Zola'nın, Fransa devlet başkanına yönelik yazdığı ve yayımladığı İtham Ediyorum başlıklı mektubu nedeniyle İngiltere'ye sığınmak zorunda kalması, çok geçmeden bir otel odasında dumandan zehirlenerek ölmesi, sadece onları değil, Batı'da esen özgürlük rüzgarlarından etkilenen tüm dünya aydınlarını, aylarca, hatta yıllarca meşgul edecekti.
Avrupa süratle çehre değiştirirken, Osmanlı coğrafyasında bu değişimin yok denecek kadar cılız yaşanması, Celile ve Mehmet Nazım Paşa'yı kuşkusuz çok rahatsız ediyordu.
Paşa da Celile de imparatorluğun medenileşme trenini kaçırmakta olduğunun gayet iyi farkındaydı.
Tıpkı, bu geniş coğrafyada nefes alan bütün öteki aydınlar gibi...
Osmanlı askere alma sistemi, 1846-1909 arasındaki dönemde gönüllü profesyonellikten yurttaş askerliğine doğru bir dönüşüm geçirdiyse de, pratikte hiçbir zaman bütün nüfusu kapsayan umumi bir zorunlu askerlik uygulaması halini almadı. Bunun için, önce II.Meşrutiyet döneminin 1909 tarihli askerlik kanununu ve arkasından da Birinci Dünya Savaşı arefesinde çıkartılıp Türkiye Cumhuriyeti döneminde de büyük değişiklikler geçirmeden yürürlükte kalacak Askerlik Mükellefiyeti Kanunu'nun hayata geçirilmesini beklemek gerekecekti.
Savaş sırasında (I.Dünya Savaşı) istifçilik ve karaborsacılık sayesinde zuhur eden harp zenginleri şehirde büyük bir ahlaki tefessühe sebebiyet vermişlerdi. İttihatçıların bu gb istenmeyen durumları engelliyemediği ve hatta seyirci kaldığı da belirtilmiştir.