İçimizdeki İnsanı Güçlendirenler
Neden böylesine ciddiye alıyorsun bütün bunları? Neden içinde yaşadığın zamanın saçmalığının ve vahşetinin kışkırtmalarına kapılıp hepsine boyun eğiyorsun? Bütün bunlar senin yalnız tenine dokunabilir, ama özüne asla işleyemez. Dış dünya senden hiçbir şey alamaz ve aklını da, sen kendin karıştırmadığın sürece, karıştıramaz. “Sağduyu sahibi
Sayfa 29-30
Sevgili okurum.. Seni tanimıyorum. Şu an kiminle nerede, ne yapıyorsun bilmiyorum; tek bildiğim, bu dünyada yaşayan diğer herkes gibi canını sıkan bazı șeyler olduğu. Birincisi; yaşadığın her neyse, o şeyin geçeceğini bil. İkincisi de; her zaman değerli olduğunu unutma. Son olarak şunu da unutma; sen neleri atlatmadın ki? Bunu da atlatırsın. Dün neler yaşadığını düşünme artık. Geçti, gitti, bitti. Bugününe bak. Seni seven insanlara bak. Ne kadar iyi biri olduğuna bak. Bugün kötü şeyler mi yaşadın? İstemediğin şeyler mi duydun? Kafanı kurcalayan șeyler mi var? Birini mi özledin? Dün yaşadığın seyler nasıl geçip gittiyse, bugün yaşadığın seyler de geçip gidecek. Ve, *Eskidendi," diyeceksin Hem sen istedikten sonra, her șeyin geçip gitmesinin bir yolunu bulabilirsin, çünkü nefes aldığın her an bir umut vardır, unutma. Seni mutsuz eden șeyleri değil, mutlu eden seyleri gör. Kısacası; bu kötü șeyler var ya, işte onların hepsi geçip gidecek, göreceksin.
Sayfa 55
Reklam
Anlamını Yitirmiş Akılda Yankılanmaya Mahkum Tabakalar -Granser-
Granser heyecanla cevabı yapıştırdı: "Senin baban avam tabakasından, yani halk tabakasından gelmiş biri. Kabilesinin nasıl oluştuğunu bilmem mi sanırsın? Sizin büyükbabanız bir şofördü, birilerinin hizmetkarıydı, eğitimsiz bir adamdı. Ama anneanneniz seçkin biriydi. Gerçi çocukları onun gibi olmadı."
Seriyyu's-Sakati (r.a)'nın huzuruna, bir adam gelerek "Kulu Allah'a yaklaştıran ve Hakk'a en yakın olan şey nedir?" diye sordu. Bunun üzeri ne Seri (ra.) ağlamaya başladı ve şöyle dedi: "Bunu senin gibi biri mi soru yor? Kulu Allah'a yaklaştıran en faziletli şey, Allah senin kalbine nazar et tiğinde iki cihanda O'ndan gayrıyı istemediğini bilmesidir."
Bu umarsızlığınla, bu kaçıklığınla, için için yanan bir dal gibi sıska bedeninle neden gidip kendini asmıyorsun Tanrı aşkına, dünya aşkına, ha? Seni lağım faresi seni! Seni ekşi suratlı, sü­müklü fare! Bir saat gibi tik tak edip insanı uyaran ölüm kurdu seni! Seni leş gibi kokan paçavra herif, senin yerin benzin bido­nu! Durma git, as kendini, sersem, sarhoş yaratık! Madem terk edilmiş, defteri dürülmüş, gözden çıkarılmış biri olarak bakıyor­sun kendine, neden hâlâ bekliyor, gidip asmıyorsun kendini, ha?
İnanmak istemeyen hiçbir şey ikna edemez
Bir gün Ebu Cehil, peygamber efendimizi denemek için eline ufak taş parçaları almış, onları avucunda gizleyerek, "Ey Ahmed, çabuk söyle bu nedir?" demişti. "Eğer sen gerçek peygamber isen, eğer göklerin sırrından haberin varsa bil bakalım şu avucumda gizlediğim nedir?" Hz. Peygamber (sav) buyurmuş ki: "Elindekilerin ne olduğunu ben mi söyleyeyim? Yoksa benim gerçek peygamber olduğumu onlar mı söylesin?" Ebu Cehil, "Bu ikincisi daha nadirdir, olamaz" demiş. Resulullah efendimiz evet diye buyurmuş, "Fakat, Allah'ın gücü, kuvveti bundan da üstündür. Bunun üzerine Ebu Cehil'in avucundaki kırık taş parçalarının her biri durmaksızın kelime-i şahadet getirmeye koyulmuşlar. Taşlardan her biri "La ilahe illallah, Muhammedün Resulullah" demiş. Ebu Cehil taşlardan bu sözleri duyunca öfke ile onları yere çarpmış. Demiş ki: "Senin gibi usta bir sihirbaz olamaz. Onların başı da, baş tacı da sensin."
Sayfa 111 - Mona YayıncılıkKitabı okudu
Reklam
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.