Sen, ya kendini ıslâh edenlerden veya kendini ıslâh ettikten sonra başkasını düzeltenlerden ol, sakın kendini ıslâh etmeden başkası ile meşgul olma. Eğer kendini düzeltmekle uğraşıyorsan, vaziyetin îcâbı sana farz olan ilimleri ve bununla alâkalı temizlik, namaz, oruç gibi zâhir amelleri öğren. Fakat en mühim olanı, ekseriyetin ihmâl ettiği, kalbin vasıflarını öğrenmek, onların övülen ve yerilen kısımlarını bilmektir. Çünkü hiç kimse kalbin kötü vasıfları olan hırs, haset, riyâ, kibir, ucub ve benzeri fenâ hasletlerden sıyrılmış değildir. Bu hastalıkların hepsi (mânen) öldürücüdür. Bunları ihmâl edip, zâhir ameller ile uğraşmak, bedendeki yaraların içini temizlemeden dışını katran ile sıvamaya benzer. Sokak tabiplerinin yaranın dış kısmını katranlamayı tavsiyeleri gibi, mukallid âlimler de kalbi temizlemeyi bırakıp zâhir amelleri tavsiye ederler. Âhiret bilginleri ise yarayı kökünden tedâvi için bâtın temizliğini emreder ve fenâlığı kökünden kesmek isterler. Çoklarının bâtın temizliğini bırakıp zâhir amele, dönmelerinin sebebi, kalbin temizlenmesinin zor ve zâhir amellerin kolay olmasıdır. Nitekim (kökü ciğerlere dayanan) uyuzlu hastanın acı ilâçları içmekten çekinip dış bedenini sıvamakla meşgül olması gibi. Durmadan dışarıya ilâç sürmesine rağmen hastalık artar. (Kalbi düzeltmeden yapılan ameller de bunun gibidir.)