Kader meselesinin sırları üzerinde Hazret-i Ömer'e ait şu iki menkıbe dâvayı çok derinlere götürür ve düğüm noktasını ele verir. Veba mıntıkasına girmeksizin geriye dönerken ona sorarlar: -Ya Ömer, Allahın takdirinden mi kaçıyorsun? Müminlerin Emiri cevap verir: - Evet; Allahın takdirinden Allahın kazasına sığınmaya gidiyorum! Bir defasında da bir hırsıza sorar: -Bu işi niçin yaptın? -Allahın takdiri böyle olduğu için yaptım! Hazret-i Ömer suçluya iki ceza tertip eder. Niçin böyle yaptığını soranlara da der ki: - Cezanın biri hırsızlık yaptığı için... İkincisi de Allaha iftira etmekten, Allah adına yalan söylemekten... Aynı kader sırrı, aynı zamanda her şeyin Allahtan olduğu hikmetini de Hazret-i Ali'nin şu ifadesinde bulur: - «Taneleri yarıp parçalayıcı ve bütün canlıları yaratıcı Allah üzerine yemin ederim ki, biz Allahın kaza ve kaderi olmadan ne bir ovadan geçebilir, ne de bir vâdide konaklaya biliriz.»
Sayfa 87 - KADER MESELESİ VE ALLAH'I TENZİHKitabı okudu
İnsanoğlu bazen ne kadar cahil ve acımasız oluyor.
Sayfa 35
Reklam
Okuyalım.
Travmatik olaylarda öğrenilenler iki nedenden dolayı varlığını sürdürür: İlk olarak, belirgin sıkıntı veya kaygı yaşanan durumların çoğunda yüksek düzeyde nöral faaliyet görülür. Nice nöral bağlantı olayla ilişkili hale gelir ve işin içine ne kadar çok nöron girerse öğrenilen tepki o kadar derine nüfuz edecek, öğrenilenleri atıl hale getirmek o kadar zor olacaktır. İkincisi, stres seviyesi yükseldiğinde genellikle çevredeki uyaranları isabetli biçimde ayrıştırma becerisi zayıflar; böylelikle travmatize olmuş kişi, kendi duygusal tepkisini travmanın kaynağıyla belki ancak tesadüfi bağlantıları olan çeşitli nesne ve kişileri de kapsayacak şekilde geneller. Sözgelimi trafik kazasında yaralanmış bir çocuk yalnızca arabalara değil, aynı zamanda (kaza esnasında içinde bulunduğu aracın koltuklarının rengi olan) kırmızı koltuk kılıflarına, (kazanın ardından kendisine müdahale eden doktorun üniformasının rengi olan), beyaz önlüklere ve benzerlerine karşı korktuğunu belli eden tepkiler verebilir. Bu korkuların görünürdeki mantıksızlığı (kazayla bağlantılarını kurmanın zor olması) nedeniyle bunları öylece rasyonel analize tabi tutmak ve öğrenilenleri geri çevirmek hemen mümkün olmaz.
Kişilik Bozukluklarının GelişimiKitabı okudu
Bu çağda iki seçenek vardı: Ya av olacaktın ya da avcı.
Sayfa 74
Dünyada iki türlü insan vardır: çarpan, çarpılan. Çarpılanlardan olmak istemiyorsan, başkalarını çarpmaya bak. Fazla okumak lazım değil. İnsanı delirtir ve hayatın gerisinde bırakır. Ama matematik dersinde dikkatli ol. Dört işlemi bilmen yeter. Para hesabını becerebilirsen kazıklanmazsın, anladın mı? Hesap önemli; en kısa zamanda hayata atılman lazım. Gazeteyi okuyabiliyorsun ya, kâfi. ticaret öğrenmeli, insanlarla muhatap olmalısın. Beni dinlersen eğer, bir ton kitap okuyacağına, git ayakkabının bağını isporta tahtasına koyup sat, daha iyi. Yüzsüz olmaya çalış; unutulma sakın! Elinden geldiğince ortalarda boy göster. Kendi hakkını al; küfürden, hakaretten yılma. Lâf dediğin havada kalır. Bu kapıdan kovulursan, öbür kapıdan gülümseyerek gir. Anladın mı? Yüzsüz, kaba ve cahil. Bazen işlerin yolunda gitmesi için doğruymuş gibi davranmak gerekir. Memleketimizin bugün böyle adamlara ihtiyacı var. Günün adamı olmak lâzım. İtikat, din, ahlâk, bunların hepsi lâf salatası. Ama takiye yapmak gerek. Çünkü halk için önemlidir. İnsanlara itikat gerek; yular takmak lâzım onlara. Yoksa toplum dediğin bir engerek yuvasıdır; nereye elini soksan, sokarlar. İnsanlar itaatkâr, kaza ve kadere itikatlı olmalı ki sırtlarında güvende iş yapmak mümkün olsun. Önemli olan yemek yemek, selam vermek, insanların arasına karışmak, kadınlara sırnaşmak, dansetmek, yapmacık yapmacık gülmektir. Hele hele yüzsüz olmayı mutlaka öğren. Bu devirde böyle şeyler geçerli olduğuna göre, ayak uydurmak lâzım.
"Ol zamanda Oğuz yiğitlerine ne kaza gelse uyhudan gelürdi."
Sayfa 280Kitabı okudu
Reklam
İnsanoğlu bazen ne kadar cahil ve acımasız oluyor.
Peygamber Efendimizin (sav) sevgili torunu Hazreti Hüseyin'le (ra) ilgili şöyle bir hadise rivayet edilir: Hazreti Hüseyin misafirleriyle birlikte oturmaktaydı. Misafirlere ikram için gelen hizmetçi, elindeki tabağı düşürerek sıcak yemeği Hazreti Hüseyin' in üzerine döktü. Elbisesi kirlenen ve aynı zamanda yemeğin sıcaklığından canı yanan Hazreti Hüseyin'in yüzünde bir öfke ifadesi belirdi. Bu istenmeyen kaza sebebiyle kendisine kızılacağını düşünen hizmetçi, "O takva sahipleri ki öfkelerini yenerler. " (M-i İmran, 134) ayetini okuyuverdi. Bunun üzerine Hazreti Hüseyin, yüzündeki öfke ifadesini derhal düzelterek "Öfkemi yendim. " dedi. Fakat hizmetçi ayetin devamını da okudu: "O takva sahipleri ki insanları affederler. " (M-i İmran, 134)
Leyla "Bizim sokakta dövmüşlerdi seni. Bi keresinde de altında baksırla kapıda kalmışsın galiba, koştura koştura bize gelmiştin annenden anahtarı almak için. Ha bi de top oynarken bizim camı kırıp kaçmıştın. Babanın arabasıyla kaza yapmıştın galiba mahallede seni kovalıyordu. Bir keresinde de..." Mecnun "Eeehh tamam yeter ya. Hiç mi normal bir zamanda görmedin sen beni? Okula giderken filan da mı karşılaşmadık biz?"
dünyada iki türlü insan vardır: çarpan, çarpılan. çarpılanlardan olmak istemiyorsan, başkalarını çarpmaya bak. fazla okumak lazım değil. insanı delirtir ve hayatın gerisinde bırakır. ama matematik dersinde dikkatli ol. dört işlemi bilmen yeter. para hesabını becerebilirsen kazıklanmazsın, anladın mı? hesap önemli; en kısa zamanda hayata atılman lazım. gazeteyi okuyabiliyorsun ya, kâfi. ticaret öğrenmeli, insanlarla muhatap olmalısın. beni dinlersen eğer, bir ton kitap okuyacağına, git ayakkabının bağını işporta tahtasına koyup sat, daha iyi. yüzsüz olmaya çalış; unutulma sakın! elinden geldiğince ortalarda boy göster. kendi hakkını al; küfürden, hakaretten yılma. lâf dediğin havada kalır. bu kapıdan kovulursan, öbür kapıdan gülümseyerek gir. anladın mı? yüzsüz, kaba ve cahil. bazen işlerin yolunda gitmesi için doğruymuş gibi davranmak gerekir. memleketimizin bugün böyle adamlara ihtiyacı var. günün adamı olmak lâzım. itikat, din, ahlâk, bunların hepsi lâf salatası. ama takiye yapmak gerek. çünkü halk için önemlidir. insanlara itikat gerek; yular takmak lâzım onlara. yoksa toplum dediğin bir engerek yuvasıdır; nereye elini soksan, sokarlar. insanlar itaatkâr, kaza ve kadere itikatlı olmalı ki sırtlarında güvende iş yapmak mümkün olsun. önemli olan yemek yemek, selam vermek, insanların arasına karışmak, kadınlara sırnaşmak, dansetmek, yapmacık yapmacık gülmektir. hele hele yüzsüz olmayı mutlaka öğren. bu devirde böyle şeyler geçerli olduğuna göre, ayak uydurmak lâzım.”
323 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.