Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Meğer dünyada adam aldatmak da bir merhamet imiş !
Sayfa 33 - İş bankası kültür yayınlarıKitabı okudu
Niçin o kadar telaş ediyorsun ? Dünyada kim kimden ayrılmamış ?
Sayfa 6 - İş bankası kültür yayınlarıKitabı okudu
Reklam
Tanzimat döneminde, çılgınca dışa borçlanma yıllarının Boğaziçi yalıları ve Çamlıca köşklerindeki görkemli hayatım anlatan Abdülhak Şinasi için. Bahariye Caddesi’ndeki bu küçük kagir evin üç odasına tıkılmak ve sonra konfordan söz etmek gülünç olabilirdi. Haşim’in ömrünü para darlığı içinde geçirdiğini iyi bilen bir eski arkadaşının, aşağıdaki satırları yazmamış olmasını gönül isterdi: «Zavallı bu yaşlı çocuk, hâlâ sağlam bir muhakemeye varmayarak o zamana kadar geçirdiği sadelik hayatı içinde ihtimal ki bir karyolası bile bulunmayan bir odanın yoksul halini bir nevi lüks telâkki edebiliyordu. Halbuki insan İstanbul gibi bir şehirde oturunca denize ve geniş bir ufka bakan penceresinden istifade edebilmesi lâzım gelmez mi?» (Abdülhak Şinası Hisar, Ahmed Haşim Yahya Kemâl’e Veda, s. 72,)
Ne ilk ne de sonsun. Zavallı çocuk, ilk olduğunu mu sanmıştın? Acıların bir tek senin için alevlendiğini, Yasın bir tek senin içini kavurduğunu, Ölümün bir tek senin için mi gelmediğini sanmıştın? Yaşadıklarınla yaşayamayacağını mı sanmıştın? Ölüyor, ölüyor.. Üzerinde yürüdüğün ipin yeterince inceldiğini mi düşüniyorsun? Tadabilir misin ölümü, Yaşamı sindirmeden? Ne ilk ne de sonsun. Baksana hâlâ yaşıyorsun.
Sayfa 345Kitabı okudu
Aldıktan sonra vazgeçmesi de on gün sürer.
Zavallı çocuk, on gündür öyle telaş için de ki, "Ölürüm, ondan vazgeçemem, mutlaka alacağım!" diyor.
"Sonunda geldiler: İri yarı bir adam, sıska bir çocuk ve bir de boz eşek. Çocuk da, babası da, çok yorgun görünmelerine rağmen, ikisi de eşeğe binmemişti. Açıkçası bu duruma bir anlam verememiştim. Önümüzdeki ağacın altına çöküp kaldılar. Oğlan adama, "Baba, neden böyle oldu?" diye sordu. "İkimiz de yorgunluktan
Reklam
Gün olur, bir ulu güçler buyruğu üzre, Ozan bu çekilmez dünyada görünür ya, Çılgına dönen anası, sığınıp küfre, Yumruk sallar haline acıyan Tanrı'ya: "Ah! bu yüzkarasını beslemek yerine, Bütün bir engerek yumağı doğursaydım! Lânet o kısacık hazların gecesine, O zaman gebe kaldı bu cezaya karnım! Onca kadın içinden beni seçtin ya
"İki çocuk doğurdum. Ama kendim doğurmak değil, evlat edinmek istiyordum aslında. Kan bağlarına hiç inanmadığım için, dünyaya nasıl olsa gelmiş olan kimsesiz bir çocuğu büyütmek, yeni bir çocuğu dünyaya getirmekten çok daha olumlu bir davranıştı benim açımdan. O zavallı annesiz çocuklar, koruma yurtlarında mutsuzdular; bir kadının gelip, onları almasını, onları sevmesini bekliyorlardı. Bir çocuğu küçükken evlat alırsanız onu ha doğurmuş, ha doğurmamışsınız hiç farketmez bence. Çünkü çocuğu benim etimdir, benim kanımdır diye değil, ona emek verdiğiniz için, onun kahrını çektiğiniz için seversiniz aslında."
Kaç uzun yıldır anasını ve kendisini dünyanın hiyanetinden korumak için göğüs veren bu zavallı çocuk ruhunun azabı artık dinmek lazımdı. Çocuğun arzu ve iradesi olmadan ani bir zevk için çocuğu dünyaya atan adamın bu küçük kalbin yükünü, vazifesini, meşakkatini kendi omuzlarına alması lazımdı.
Sayfa 295 - Can Yayınları 4. BaskıKitabı okudu
"Gözlerimi kaldırdı­ğımda yıldızları görürüm, hiçbir anlamı olmayan yıldız­ları... Ve tüm bunların ortasında bir ben kalırım, hiçbir Sevgi’nin evlat edinmediği, hiçbir Dostluk’un oyunları­na almadığı, yüzüstü bırakılmış, zavallı bir çocuk. Öyle üşüyorum ki. Yalnızlıktan çok yoruldum, çok bitkinim. Ey rüzgâr, gidip Anne’mi bul. Gece vakti beni, bilmediğim o eve götür... Ey Sessizlik, sütannemi, beşiği­mi, tatlı tatlı uyutan o ninniyi geri ver bana."
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.