Adlandırılamayan kitabını tek başına düşünmenin hiçbir anlam ifade etmediğini -zaten üçleme olan seri- okuma sırasında Molloy ve Malone'den bahsettiğinde görebiliyoruz. Değerlendirme yaparken de ilk iki kitabı göz önünde bulundurmak gerekiyor.
Sadece yazan, ne için yazdığını dahi bilmeyen Molloy, bir öykü yazan ama yazdığı öyküyü istemeyerek yazan yine de hem öyküyü ona yazdıranı hem de kendisini arayan Malone, bir de yazmak, anlatmak için birine değil, bir nesneye ihtiyaç olduğunu söyleyen hatta bunun için bir kelimelere, bir ağza gereksinim olmadığını söyleyen, sadece düşüncenin yeterli olduğunu söyleyen, düşünmenin, böylece de sözlerin varlığıyla var olmanın koşulunu anlatan, ilk sözün varlığının sözü ile söz varlığını yitiren insanın artık bir anlam ifade etmeyeceğini, böylecr bir şeyler sürekli söze dönüşmesi gerektiğini savunan, anlattığı öykülerdeki karakterlerin var olup olmadığı bilinmeyen belki de kendi olduğu, hayır hayır kendi de olmayan Adlandırılamayan.
Bu üçleme gittikçe karmaşıklaşan bir monolog serisi.
Molloy sakat, Malone kötürüm, Adlandırılamayan ise artık düşünceye dönüşen bir seri.