252 syf.
8/10 puan verdi
Ankara Romanı
Merhabalar, derste anlatırken kendimden geçtiğim romanı yorumlamadan anlatma kararı aldım. Ankara romanı yine yabanlık meselesi var (başka nerede var diye düşünmeyin yazarımızın Yaban adlı eserinde de mevcut (: ) İstanbullu şehirli bir aile görevi icabı Ankara'ya gidiyor. Nazif Bey ve eşi Selma Hanım. Nazif bey bir bankacıdır. Eser 3
Ankara
AnkaraYakup Kadri Karaosmanoğlu · İletişim Yayınları · 20183,581 okunma
"1925'te bir yaz günüydü. İzmir'de Kordonboyu'nda, Atatürk'e tahsis edilen evin mermer sofrasında büyücek bir sofra etrafında toplanmıştık. İçiliyor ve konuşuluyordu. Kordon üzerindeki kapılar ve pencereler açıktı. Halk üst üste yığılmış, içeriyi ve bizi seyrediyordu. Başyaver Binbaşı Rasuhi kalktı, pencereleri ve kapıyı kapattırdı. Gazi Mustafa Kemal, niçin kapatıldığını sordu. Halk bakıyor da onun için dediler. Gazi, kapıların ve pencerelerin kanatlarını açtırdı ve sofrayı kapıya yaklaştırttı. Kadehini birkaç defa kaldırdı. Halkın şerefine içti. Dışarıda bir alkış tufanıdır koptu. Vakit ilerledikçe halk dağılmaya başladı. Nihayet kimse kalmadı. Paşa 'Rasuhi Bey,' dedi. 'Haydi şimdi davet edelim bakalım kimse gelir mi? Halkın seyrinden, merakından de­ğil, alakasızlığından, küskünlüğünden korkmalı. Şimdi onlara Mustafa Kemal içiyor, sarhoşun biridir derlerse, evet, biz onu gördük, başka neyi, ne günahı var, bize onu söyleyin derler. Ve beni müdafaa ederler!' demişti."
"Nükte ve Fıkralarla Atatürk", Niyazi Ahmet Banoğlu, sayfa 127Kitabı okudu
Reklam
Paşam kızmakta haklı. Meydan soysuz dolu.
Karşı duvarda Atatürk'le Fevzi Çakmak'ın resimleri vardı. Onlara bakarak başka şeylere daldı: "Kemal Paşa da bize kızmış ki, sert bakıyor bugün.Asker elbisesi adama yaraşır ama, böy­le mi yaraşır yahu!"
Sayfa 40 - İthaki Yayınları.
Çocukluk: Sıkıntılar İçinde Bir Memur Ailesi Bizim yaşlarımızda, çocuk yaşta, en çok giyilen şey, cızlavet lastikler vardı. Başka türlü ayakkabı falan alamazdık. Ama amcam bize zaman zaman bayramda ayakkabı alırdı. Doktor amcam... Zaten elini öperdik amcamın bayramlarda. 5 lira, 2,5 lira falan para verirdi. Onları da getirir koşa koşa annemize
Avrupalılar 10. yüzyıldan 16. yüzyıla kadar 500 yıl boyunca Müslümanlardan bilim aldılar. Sonra Müslümanlarda duraklama, yavaşlama, sonra da gerileme dönemi başladı. İslam dünyası böyle gerilerken, İslam dünyasından gelen kitaplarla donanan Avrupa’da yeni bir dönem başladı. Bundan sonra Avrupalılar kendilerini İslam dünyasından üstün görmeye
Falih Rıfkı Atay
_Çocukluğumuzda Türk, kaba ve yabani demekti. İslam ümmetinden, Osmanlı idik. Vatan sözü yasaktı. Padişahın kulları idik. Okul çıkışında ’Padişahım çok yaşa’ diye bağırırdık. Arap’a Arap, Arnavut’a Arnavut, Rum’a Rum, fakat kendimize Osmanlı derdik. Bütün ekonomi, bütün iç ve dış ticaret, bakkallara kadar çarşılarımız, kadrolarında bir tek Türk
Reklam
35 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.