Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Romanın Hazırlanması ve Yayını Bozkurtlar Diriliyor romanının yazımı 15 Nisan 1949'da bitmiştir. Hacaloğlu'nun kitabında 19 Ocak 1946 ile 16 Aralık 1948 tarihleri arasında Atsız'ın sadece sekiz mektubu vardır. Bunların hiçbirinde bu romanı yazdığından bahsetmiyor. Şüphesiz daha pek çok mektup olmalıdır. Nitekim Hacaloğlu,
Romanın Hazırlanması ve Yayını Bozkurtlar Diriliyor romanının yazımı 15 Nisan 1949'da bitmiştir. Hacaloğlu'nun kitabında 19 Ocak 1946 ile 16 Aralık 1948 tarihleri arasında Atsız'ın sadece sekiz mektubu vardır. Bunların hiçbirinde bu romanı yazdığından bahsetmiyor. Şüphesiz daha pek çok mektup olmalıdır. Nitekim Hacaloğlu,
Reklam
MUSİBET DİNİMİZE GELDİ!..
Bir gün hiç unutmam, dedem, babama dedi ki: "İbrahim Efendi, bu kadar yıkıma uğrayan bir milletin sonu ne olacak, bu işler bizleri dahi sarstı, bu milletin âkibeti ne olacak?" Bunun üzerine babam merhum: - "Peygamberimiz dualarının birinde: "Yâ Rabbi, başımıza gelecek felâketler, dinimize gelmesin buyurmadılar mı? Baba maalesef musibet dinimize geldi..." deyince, dedemin hüngür hüngür ağlaması vardı ki, unutamam.
Sayfa 155 - 1.Kısım, (Konya, Çocukluk ve İlk gençlik Yıllarım), -Dedem Hacı Veyis Efendi-, Felâketler Dinimize Gelmesin, Kaynak YayınlarıKitabı okudu
İslam'da Haccın Farz oluşu
"... Hatta Hz. Ömer (r.a.), "Babam Hattab'ın katilini Mescid-i Haram'da (Ka'be)'de yakaladığım zaman çıkıncaya kadar değil öldürmek, elimi dahi sürmem." buyurmuştur. Zira oraya sığınan katil için Ka'be, emniyet ve istikrar yeri olur... "
Sayfa 397
“Çocuklukta pek safken, babam bugün dahi aklımdan çıkmayan nasihatlerde bulunurdu. "Herhangi birini eleştireceğin zaman dünyadaki bütün insanların, senin sahip olduğun ayrıcalıklara sahip olmadığını hatırla!” demişti bir defasında.”
Sayfa 5 - Kapra yayıncılıkKitabı okuyor
Ayaklı Kütüphane Çalıştığım yerde çok değerli bir arkadaşım bir gün benim için ayaklı kütüphane diyerek bir başka arkadaşına anlatırken söylemiş. Sonra bunu banada söyledi. Ayaklı kütüphane nasıl oldum.
Reklam
Bazen sebebini bildiğim bazense sebebini dahi anlamayıp ‘anam babam dövüyorsa vardır bie hikmeti’ diye hikmetinden sualde bulunmadıgım bu kadar sopa yemenin sonucunda sıpa olduğuma karar verdim.Tabii ya bu kadar çok sopa yediğime göre insan yavrusu değildim ben. İnsan olsam bana insan yavrusu gibi davranılırdı. :) (Derin..)
"Sen Mustafa Kemal misin? Ölülerin intikamını alacak mısınız?"
O gün sabah erkenden artık bizim de şehri ve ecdadımızdan kalan evimizi terk etmemiz gerekiyordu. İki oğlum ile birer kat çamaşır biraz da yiyecek ekmek ne varsa kâğıt ve altın paralarımızı alıp komşunun terk etmiş olduğu at arabasına ait bir hayvan bulduk ve dolambaçlı yollardan ve Şakirpaşa'nın ilerisinden Tarsus şosesine çıktık. Fransız
Kültür sayesinde deneyimin hem kendisi hatırlanabi­liyor hem de gelecek kuşaklara aktarılabiliyor. Bunun için DNA'da hiçbir değişim gerekmiyor. Değerli olan herhangi bir bilgi, sadece tek bir kişi tarafından deneyimlense dahi, insanlığın kalıcı mirasının bir parçası olabiliyor. Bu da, yazılı veya sözlü, dilin gücünü gösteriyor. Örneğin Zhang Zai'nin Batı Yazıtları'ndan devraldığımız Neo Konfüçyüs­çülük mirası şöyle diyor: “Cennet babam, Dünya ise an­nemdir, ve benim gibi küçücük bir mahluk bile aralarında kendisine sıcak bir yer bulabilir. Öyle ki, evrene doğru uza­nanı bedenim, evreni yönlendireni doğam sayarım. Her insan kardeşim, her şey yoldaşımdır.”
Telefonumu yastığın altından çıkarıp saate baktım. Saat henüz 07.26'ydı. Onlar için çok erken olmalıydı. Kaçta uyuduğumu, kaç saat uyuduğumu bile hatırlamıyordum. Peki şimdi ne yapacaktım? Kendimi zorlasam kalkıp banyoya gidebilir miydim? Yoksa banyoya dahi gidebilmek için bile birinden yardım mı istemeliydim? Eğer kimsenin yardımı olmadan yaşayamayacak bir haldeysem burada ne işim vardı? Bana bu halde annem ve babam değil, onlar mı bakacaktı?
482 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.