“Tanrı’nın sessiz belleğinde bile birlikte kalacaksınız.
Ama, birliğinizde mesafeler olsun.
Göklerin rüzgarları dans etsin aranızda.
Birbirinizi sevin ama aşk pranga olmasın aranızda:
Ruhlarınızın kıyıları arasında hep dalgalanan bir deniz olsun aşk.”
Ted Dekker'in büyülü dünyasına girdiğim ilk kitaptır. Yazarın Çember Serisi diye adlandırdığı dört kitaptan ilki ya da sonuncusu diyebileceğim bir kitap. Çember Serisi'nde ister Yeşil kitabından başla ister Siyah kitabından başla hiçbir şey fark etmiyor. Yazar olayları öyle bir kurgulamış ki kahramanımız rüya ve gerçek dünya arasında gidip geliyor ve olaylar başa döndüğü için hiçbir kopukluk olmuyor. İki dünyada da yaşadığı olayların birbirini etkilediği iyi ile kötünün çatışmasını dünya üzerinde yayılan bir virüsle anlatan, okudukça insanı sürükleyen bir kitaptır. Herkese tavsiye ederim.
Her nasibin vaktine esir olduğu gerçeğini bu kıymetli eseri okuduğum zaman dilimi içerisinde daha iyi anladım . Ne zamandır okumayı ertelediğim kitabı aslında tam ihtiyacım olan zamanda okumuşum. Öyle ki son sayfayı okuduktan sonra zihnimin ve kalbimin nasibi olan tesirli cümlelerle buluşmanın dinginliğini hem zihnen hem de ruhen hissettim. Zaten Gökhan Özcan okumak biraz da böyledir.
Gökhan Özcan yani gönül adamı, metinleri bir gelin böceğinin doğalığı ve zerafetini yansıtır düzeydedir. Kendisini okumak çoğu zaman hüzün yükünü omuzlamak gibi hissettirir ve bu durumu şu alıntıyla özetler: “ Çünkü insanın kalbi vardır. Aynı kalbin içinde insan olmanın hüznü ve sevinci vardır.”
Bu eseri içerisinde yer alan yazılarında da insanın idrak noktasını sorgulatıyor ve idrakin başladığı yerde insanın içinde saklı olan nice alemler olduğunu hissettiren bir yolculuğa çıkarıyor okuyucuyu kitap sonuna kadar. Günlük yaşantımızda olan sıradan olan şeylerin aslında o kadar sıradan değil de bir mânâ derinliğinde bütünleşmiş vaziyette olduğunu özgün bakış açısıyla dile getiriyor. Yazarın özgün yanından doğan cümleleri sindirerek okuyup özümsediğimiz noktada özümsenenlerden nasiplenebilmek yaşantımıza dahil edebilmek en büyük kazanç olacaktır.
Okuyacak olanlara istifade ve idrak dolu keyifli okumalar dilerim.
Merhaba canlar...
@okuyan_kadinlar_kulubu nün #heraybirdunyaklasigi etkinliği için seçimim bir süredir okumadığım #williamshakespeare in #onikincigece sin'den yana oldu.
Okuma fırsatınız oldu mu bilmiyorum ama Shakespeare'in oyunlarını, şiirlerini ve bu oyunlarını şiirsellikle sunduğunu bilirsiniz. Başka bir zaman olsa On İkinci Gece, okuduğum diğer eserlerine nazaran daha komedi olduğu için hafif kaldı diyebilirdim. Çünkü onun tarajedilerini okumayı seviyorum. 'Her kitabın bir zamanı vardır' diye boşuna söylemiyoruz. Tam ihtiyacım olduğu zaman güzel bir seçim yapmışım, bu kısa romantik komedi bana iyi geldi...
Bir deniz kazası... Kaybolan kardeşini aramak için onun kılığına giren bir karakter. İki aşığın arasında mektup taşırken doğan yeni bir aşk... Tüm oyunu bu başlıklar altında toplayabiliriz bence. Kılık değiştirmeler, kurulan tuzaklar, centilmenler, hizmetçiler, eğlenceler...
Şayet ağır bir kitaptan çıktıysanız, şiir diliyle bezenen, tüm o güldürünün altında dahi duygu ve düşünceleri kişiselleştiren, 'komedi' adı altında ruh hallerinin işlendiği bu güzelliği okumanızı önerebilirim.
Keyifli okumalarınız daim olsun...
Kitapla kalın...
On İkinci GeceWilliam Shakespeare · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20105,5bin okunma
“Siz kötü bir şey yapmadınız. Doğan güne, parlayan ışığa, her şeyin başı toprağa, parlayan denize saygı duydunuz. İnsana sevgiler götürdünüz. Sizin içinizdeki insanlık sizi böyle yaptı. Cümbür cemaat üzülme karşı koydurdu.”
Dünya Edebiyatında, daktilo ile yazılan ilk kitap, Mark Twain'e ait olan (Adventure of Tom Sawyer) Tom Sawyer'in Maceraları kitabıdır. Mark Twain Remington markasının , daktilo satın alan ilk müşterisi olarak biliniyor. Yani o dönemde yazdığı kitaplar bu daktilodan çıktı..
-Mark Twain'in 1876' da kaleme aldığı, Mississippi
12 Mart 1971: Ordu Yönetime El Koyuyor
1971 yılıyla birlikte anarşi hızlanır. 1970 sonlarında Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan, Yusuf Aslan, Mahir Çayan ve arkadaşları Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu (THKO) adlı yasa dışı bir örgüt kurarlar. Örgüt mensupları, 11 Ocak 1971'de İş Bankası'nın Ankara'daki Emek şubesini soyar. Atsız müdahale