SİYASİ MUHACİR TÜRKLERLE İLİŞKİLERİ
Resulzade, Türk Ocağı reisi ve milletvekili olarak Cumhuriyet döneminde Komünizmin Rusya’ya hakim olmasından sonra memleketlerini terk edip ülke dışına, ağırlıklı olarak Türkiye'ye gelen siyasi muhacirlerle çok yakından ilgilenmiştir. Bu alakası ile ilgili çok sayıda vesika bulunmaktadır. Mirza
İran Edebiyatı'nın meşhur isimlerindendir. Namı sadece İran coğrafyasıyla sınırlı kalmamış, doğu ve batı edebiyatlarını çeşitli yönlerden tesiri altına almıştır. Hayatı hakkında, genel ve kesinlik arz etmeyen bilgiler mevcuttur. Asıl adı Ebû Muhammed Sadî Şerefüddîn Muslih bin Abdullah'tır. Doğum yeri Şiraz'dır. Bağdat'ta devrin ulu şeyhleri ve önemli hocalarından dersler aldıktan sonra bilgi ve tecrübesini artıracak uzun yolculuklar dizisine başladı. Kendisinden bahseden eserlere göre Batı Asya'nın uzak noktalarından Mezopotamya, Küçük Asya, Hicaz, Şam, Lübnan, Anadolu, el-Cezîre, Suriye, Mısır, Marakeş, Azerbaycan, Belh, Gazne, Gücerat gibi devrin gözde merkezlerini dolaştı. Yaklaşık 35 sene devam eden bu seferlerde görüp yaşa dıklarını eserlerine yansıttı.
Büyük bir âlim ve şâir olan Molla Câmî'nin asıl adı Abdurrahman'dır. 1414'te Horasan'ın Câm şehrine bağlı Harcird kasabasında doğduğundan Molla Câmî ismiyle tanınır. Öğrenim hayatı babasının yanında başlamış tır. Babasının Herat'taki Nizamiye Medresesi'ne müderris olmasıyla öğrenimine bu şehirde devam etti. Özellikle Arap grameri ve edebiyatına dair eserleri okudu.
Muazzam bir eseri geride bıraktık ve en başta söylemem gerekiyor ki uzun bir inceleme olacak. Ömer Seyfettin adına sitemizde belki de en uzun inceleme olacak. Bunun 2 temel sebebi var. Birisi yazarı tanıtmak ve onun eserlerine olan saygıyı göstermek, diğeri de eklenen kitapların çok fazla olması hasebiyle bilgi kirliliğini engellemek. Bu yüzden
SABAHATTİN ALİ’NİN KÜRK MANTOLU MADONNA ROMANIN DA YAŞ VE YAŞANTI
Özet
Kürk Mantolu Madonna romanı, Sabahattin ali’yi “toplumcu” biri olarak özetlemektedir. Roman, uzun hikaye tarzında ve Raif Efendin’nin siyah kaplı bir deftere yazdığı notlarla bizlere ulaşır. İnsanın, kaç yaşında olduğu, sadece sayılardan ibaret değildir. bireyin başından
Türk dili, Arapça ve Farsçadan çok kelime almıştır. Fakat bunları sadece malzeme olarak almış ve kendi millî dehâsının tefekkür ve ifade sistemi olan grameri içine yerleştirmiştir. Cümle şekli ve fiiller mekanizması tamamen Türk dehâsına uygundur. Biz dilleri ve ırkları, zaman dediğimiz vâhimenin hangi noktasında ele geçirdiğimizi dahi bilmeyiz. Ondan evvel, dünyada dilin ve ırkın nasıl mâceralar geçirdiği ise, tamâmen meçhûldür. Saf dil ve saf ırk, ancak bir anka kuşudur.
Her edebiyat gibi, divan edebiyatı da, edebî sanatlar üzerine kurulmuştur. Edebî sanatlar, hayatî bir ihtiyaç mahsulüdür. Fantezi değildir. Fantezi dahi bir hayatî ihtiyaçtır. İnsanın hiçbir faaliyeti yoktur ki, hayat ihtiyacının mahsulü olmasın. Edebî sanatların isimleri birer etikettir. Bir kumaşın üzerine takılan etiket ile kumaşın mâhiyeti arasında ne kadar derin fark vardır.