O'nun sahabileri, bütün Peygamberin sayısı kadardı ve her biri bir Peygamberin sıfatını taşıyordu. Hazreti Ebu Bekir Peygamberler Peygamberine sıfatında, Hazreti Ömer, Musa Peygamberin, Hazreti Osman Nuh Peygamberin, Hazreti Ali İsâ Peygamberin, Hazreti Muaviye ise hükümranlık, iptilâ ve tövbe noktasından Davut Peygamberin...
·
Puan vermedi
Ali Şeriati İslamoğlu’nun sitayişle bahsettiği ve öve öve bitiremediği Ali Şeriatî’nin MUHAMMED KİMDİR kitabına bakalım ve “İnsanın eseri o insanın kendisidir” fehvasınca, Şeriatî’yi kendi eserinden tanıyalım. Ali Şeriatî’nin bu eseri, 1988 Ankara baskılı. Basan Fecr Yayınevi. Şeriatî İranlı bir şiî. Bizde İranlılara acemler derler. Dilimizdeki
Ali
AliAli Şeriati · Fecr Yayınevi · 2008210 okunma
Reklam
Evet, ilklerden olmak zordur...
Öncü müsün? İş yerinde namaz kılan ilk kişi ol! İş yerinde gıybeti terk eden ilk kişi ol! İnsanların sözlerini dinleyeceği ve önemseyeceği ilk kişi ol! Öncü olmak, yalnız kalmak demektir. Önde ol, yalnız ol! Umursama kimseyi! Sağın boş kalsın, solun boş kalsın, önün açık ve arkadakilere aldırmadan öncü ol! Bazen bir karış önde olman yeterlidir. Çünkü gücün buna yeter. Bazen bir arşın önde olman yeterlidir. Zira gücün buna yeter. Bazen önlerde tek başına olmalısın; herkesten uzak! Zira bunu yapacak imkanlara sahipsin! Aldırma, gelenlere! Aldırma seni çekenlere, çekmeyenlere, çekemeyenlere! Yalnız mı kaldın? Hazreti Musa gibi, Rabbim benimledir, dersin olur biter. Sadece bir kişiyle mi kaldın? Hazreti Ebu Bekir'le birlikte olan Hazreti Resulullah'ın dediği gibi, Rabbim bizimledir, dersin! Evet, ilklerden olmak zor.
“ Resûlullâh’ın kendisi bizzat mucize olduğu halde neden bu kadar muhârebeler etti ,ezalar, cefalar çekti de bir mucize göstererek kendini münafıklardan kurtarmadı? Çünkü o, aynı zamanda nizam-ı alemin muhafazasına memurdu da ondan! İlk İslam büyükleri olan Hazreti Ali ile Ebu Bekir ve ashap hakkında da bu tertip rivayet duydunuz mu! Büyükler tabiat kanunlarının hakkı neyse onu muhafaza ederler!”
Görülenler gönül aynasından yansıyandır..
… gözü kör olan insanlar hikmet renklerini birbirine karıştırırlar. Hayrı şer, şerri hayır görürler... Nuru karanlık, karanlığı da nur... Küfrün başı Ebu Cehil de öyleydi. Baş gözü tastamam görüyordu. Ama gönül gözü kararmıştı. Küfrü ona sadece kendi karanlığını gösteriyordu. O yüzden Peygamber Efendimiz'in nur cemâline bakıp "Ne kadar çirkin bir yüzün var!" demişti. Peygamber Efendimiz de "Doğru söyledin." buyurmuştu. Onun ardından Hazreti Ebu Bekir geldi. Sádıkların sultani o yüce zat Peygamber Efendimiz'in cemåline baktı: "Ne kadar da güzelsiniz." dedi. Peygamber Efendimiz O'na da "Doğru söyledin." buyurdu. Bir şey hem çirkin, hem de güzel nasıl olur? Öyle ya! O nur görüşlü sahabeler bunu sordular Peygamber Efendimiz'e... O hakikat güneşi şöyle ferman buyurdu: "Herkes herkese aynadır. Ben, Allah'ın cilāladığı bir aynayım. Bana bakan kendini görür. Ebu Cehil bana baktı ve kendi karanlığını gördü. Ebu Bekir de bana bakınca Hakk'ın nurunu..."
Hz. Ebu Bekir hücreye girdi, yatağa yaklaştığı, Mukaddes başının üstündeki örtüyü kaldırdı ve diz çöküp eğildi, Allah Resulü'nün kardan ve yeryüzünü öptü. "Hayatında ne güzeldin, ölümünde ne güzelsin!"
Reklam
Halife Hazreti Ebu Bekir (r.a.) : "-Ben Allah'a ve Resulüne (Sallallahu aleyhi vesellem)itaat ettiğim müddetçe siz de bana itaat edin.Onlardan birine asi olursam bana itaat etmenize lüzum yoktur"
Sayfa 18
Herkes herkese aynadır. Ben, Allah'ın cilāladığı bir aynayım.
Ebrucu teknesini hazırlıyor. Tekne yavaş yavaş suyla doluyor. İnsan gibi... Bu su, yavaş yavaş güzelliklerin vitrini olur... Güzellik insanın mayasıdır. Kişi hangi suyla dolarsa o suyla taşar... Gülsuyu ile dolan gülsuyu sızdırır. Kirli su ile dolan da kirli su... İnsanın varlığı bu tekne gibi... Tekne temiz, su temiz... Tanrı'nın
Sayfa 60
İlk semâ Hazreti Ebu Bekir'e dayandırılır. Bir gün Hazre ti Peygamber (sav), sağ tarafında oturan Hazreti Ebu Bekir'e ba- karak şöyle dedi: "Allah'tan sana gelen bir selâmdan ötürü seni kutlarım. Cebrail şimdi geldi ve "Şu abaya sarınan sağındaki adam kimdir?" diye sordu. Ben, "Bu Ebu Bekir'dir. Mekke fethinden önce bütün malını benim için harcadı, beni tasdik etti, kızını bana nikāhladı." dedim. Cebrail, Allah'ın kendisine selâm gönderdiğini ve bu fakir halinde kendisinłen razı olup olmadı- ğını sorduğunu söyledi. Bunun üzerine Hazreti Ebu Bekir uzun bir süre ağladı, sonra ayağa kalkıp cezbeyle dönerek; "Ey Allah'ın Rasulü! Ben Allah'ın kazā ve kaderine razı ve teslim olmuşumdur." dedi. İşte bu vecd ile dönüş Mevlânâ yolunun alâmet-i farikası olmuştur. Mevlâna hazretleri Hazreti Ebubekir'in soyundandır. Meş- rebi de Hazreti Ebubekir'den gelen Kübreviyye tarikati üzerinedir. O, semâyı müzik olmadan, doğal olarak yapardı. O dönemde yaygın olan üç saz vardı: bendir, ney ve rebab. Mevlână hazretleri Mesnevî ve Dîvân-ı Kebir adlı kitaplarında musikiye ve saz aletlerine çokça vurgu yapar. Zaten Mesnevî'nin ilk beyti neyden bahsederek başlar. Bazıları onun rebab çaldığını söylerler. Ama bu kesin bir bilgi değildir.
Sayfa 50
443 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.