yıl 1919...
anadolu coğrafyası bu tarihte tam olarak yangın yeridir. mondros sonrası itilaf devletleri çeşitli nedenleri bahane olarak ileri sürüp anadolunun birçok yerini işgal etmeye başlamıştır. bu işgal ordularından güç alan anadoludaki işbirlikçiler, çeteler de türk halkına zulüm üzerine zulüm yapmaktadır. batan gemiden ne koparsak kârdır
Küçük Ağa, yıllardır okumak istediğim ancak bir türlü okumaya fırsat bulamadığım bir kitaptı. Tarık Buğra, Türkçe'yi kullanımıyla bizzat Türk Dil Kurumu'ndan ödül almış bir yazar. Hikayelerini okuduğumda gerçekten de bunu hak ettiğini gördüm. Hikayelerinden istediğim tadı tam olarak alamamıştım, sıra bu romandaydı. Tarık Buğra'nın
Kitabın içindeki 2 tane hikaye var.
Oyuncu Kadın bölümü ;
Nazmiye İstanbullu sonradan Konya'ya gelen bir kızdır. Komşuları bir gün bunu oturak alemine çağırırlar. Annesi yollamak istemese de o gider. Orda İhsan diye bir adama aşık olur ama söyleyemez. İhsan yakın arkadaşı ile nişanlıdır. Nazmiye buna rağmen o adamı sevmektedir. Bir gün oturak
Çok kısa, temel hatlarıyla bunların üzerinde duralım ve 1938’de hayata gözlerini kapatırken Türkiye Cumhuriyetinin manzarasını hatırlıyalım.
Önce, yaşanılan çağı tanıyabilme imkânına sahib ve sağladığı yaşam huzurunu teori olarak değil, yaşıyarak bilen bir nesil yaratmak için kültür hamlesine girişti. İmparatorluktan alınan mirâs acınacak tabloydu. Devlet bütçesi yetersizdi.
Sanayi hemen-hemen sıfırdı. Ülkeyi terkeden azınlıklar, değil mevcud sanayii, zenaat dediğimiz en basit hizmetleri bile be raberlerinde almışlar, götürmüşlerdi. Millî Mücadelede köylerden derlenmiş atları nallıyacak nalband yoktu: 1921’de Konya'da Başaralı Hanının ahır bölümünde açılan Nalband Okulu’nun öğretmenleri, birisi yarı felçli üç yaşlı usta idi.
Kâzım Karabekir Paşanın aracılığı ile Azerbaycandan getirtilmişlerdi. İlk diploma törenine BAŞKUMANDAN olarak ATATÜRK’de katıldı. Burada yaptığı ve adetâ kendi nefsine hitâb eden uzun konuşmada; OsmanlI ordusunun, getirilmiş yabancı mütehassısların telkini ile Nizam-ı Cedîd devrinde Ordunun emrindeki askerlikle alâkalı sanat (zenaat) teşkilâtını kaldırarak vatan savunmasını yabancılara emânet hatası neticesi yıkıldığı’nı örnekleriyle anlattı ve zaferden sonra işe oradan başladı: İSTİKBAL GÖKLERDEDİR hükmünü ilk veren O’ dur. Köylünün ayağında halâ çarık varken Kayseri’deki hangar değiştirmesi montaj atölyesini Tayyare Fabrikası adıyla kurdururken, bir yetersizlik yarası’na şifâ arıyordu.
....
1908 Devrimi: Özgürlük, eşitlik, kardeşlik ve adalet
23 Aralık 1876, Haliç Tersanesi’ndeki Bahriye Nezareti’nde İngiltere, Fransa, İtalya, Avusturya-Macaristan, Almanya, Rusya ve Osmanlı heyetleri toplantı hâlindedir. Konu, Osmanlı’nın Balkan toprakları ve büyük devletlerin bu topraklar üzerindeki çıkarlarıydı. Batılı devletler ile Rusya
Anadolu'da milli çetelerle, mücadeleyi sürdürme planı, 1918'de yeni değildi 1915'e uzanıyordu. Bu tarihte İttihat ve Terakki Cemiyeti itilaf kuvvetlerinin Çanakkale boğazını yarmasından endişe etmiş ve başkenti terk edip Eskişehir veya Konya'da bir üst kurma yolunda çalışmalar yapmıştı. Bu planlar 1918-1919'daki direnişin temelini oluşturmuş olabilir.
_İslam = Arapçılıktır. Asimilasyonla inananı araplaştırır. Her müslüman halk, araplaşmaya mahkumdur. Kuran’ın kendisi, Araplar için Arapça olduğunu söyler.(Şura 7) İnsanın tüm yaşantısı, giyimi, yemesi, içmesi, gezmesi, eğlenmesi, sevmesi, düşünmesi ve inanması “çöl bedevîlerinin kabile kanunu” ölçütlerine göre ayarlanmaktadır. İslamlaşarak milli
Mehmet Akif oğlu Emin ile birlikte Milli Mücadelede Eskişehir, Burdur, Antalya, Afyon, Sandıklı, Konya, Kastamonu, Bilecik, Edirne gibi çeşitli şehirleri dolaşmıştır.
Anadolu İhtilali (1. Cilt)
Sabahattin Selek
Mondros mütarekesinden Türkiye Cumhuriyeti’nin doğuşuna kadar ulusal savaşımızın belgeseli
Birinci Cihan Harbinde 2 milyon kurban verdik.
Cephelerde yaşanan yenilgi ordu kusurundan kaynaklanmıyor, cephelerde yaşanan perişanlık, sivil ve askeri idareye ait aksaklıklar ve memleketin bu çapta bir harp
AP 1965 seçimlerine, “İnönü'yü deviren parti” imajıyla ve yeni lideri genç Demirel ile girdi. En önemlisi, amblemini değiştirmişti.
Yeni amblem kırat idi ve liderin adı Demirel'di. İkisi birleştiğinde “demirkırat” oluyordu. DP döneminde, özellikle köylüler demokrat kelimesini “demirkırat” diye telaffuz ediyorlardı. Seçimler öncesindeki