Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Ey çaresiz kişi! Ye ve yedir. Eksilirse Allah tamamlar. Bir gün tenin toprağa girer. Geriye kalan senin neyine?
Sen dünyaya benim derdin, senden o kalmış ola mı? Sen dünyayı dost sanırdın, sana yüz vermiş ola mı? Derlerdi inanmaz idin, hiç ölürüm sanmaz idin, Ecel kurdu senin dahi, boynunu burmuş ola mı? Yetmiş ömrün ahir olmuş, nazik tenin leke olmuş, Gözlerin göğü sararmış, benzin de solmuş ola mı? Fani dünyanın beyleri, giyerler türlü donları, Yatmışlar kara toprağa, gözleri dolmuş ola mı? Yunus Emre'm şerh eylemiş, vefasız dünya halinden, Gönül gözü yaraların evliya silmiş ola mı?
Reklam
Biz Dünyadan Gider Olduk
Biz dünyadan gider olduk, Kalanlara selam olsun, Bizim için hayır dua Kılanlara selam olsun! Ecel büke belimizi, Söyletmeye dilimizi, Hasta iken halimizi
"Ölüp sine girer isem etim tenim çürümeye Ayrılmayam sevdiğimden çün giderim sevgi ile"
Sayfa 79
Dolayısıyla 'yukarıdan' gelen başlarını açsınlar ifadesi, bir tavsiye niteliğini aşmış ve emre dönüşmüştür. .. aslında asıl failler, sistemin kendisinden çok, dini olanı başarıyla tevil eden, saptıran ve kendi belirledikleri metinler dışında okuma imkanı tanımadıkları müntesiplerine, bu yolu gösterenlerdir.
Ekin yayınlarıKitabı okudu
Beş karış bez durur donum yılan çıyan yiye tenim Yıl geçe obrula sinim unudulup kalam bir gün
Reklam
Parmak emme bebekliğin ilk döneminden itibaren or- taya çıkabilir, büyürken de devam edebilir, hatta ömür boyu devam sürebilir. Bu hareket, ağızla (veya dudaklarla) emme şeklinde bir temasın ritmik tekrarından oluşur. Bu işlemin beslenme amaçlı olma gibi bir ihtimal yoktur. Dudağın bir kısmı, dil veya tenin ulaşılabilir herhangi bir kısmı -ayak başparmağı bile- bu emmenin gerçekleştirildiği nesne olabilir. Bu bağlamda, bir kavrama içgüdüsü ortaya çıkabilir ve eşzamanlı olarak kulakmemesini bir ritmik şekilde çekiştirmek veya aynı amaçla birinin bedeninin bir parçasını tutmak (genelde kulağı) olarak kendini gösterebilir
Sayfa 106 - FreudKitabı okudu
Parmak emme bebekliğin ilk döneminden itibaren or- taya çıkabilir, büyürken de devam edebilir, hatta ömür boyu devam sürebilir. Bu hareket, ağızla (veya dudaklarla) emme şeklinde bir temasın ritmik tekrarından oluşur. Bu işlemin beslenme amaçlı olma gibi bir ihtimal yoktur. Dudağın bir kısmı, dil veya tenin ulaşılabilir herhangi bir kısmı -ayak başparmağı bile- bu emmenin gerçekleştirildiği nesne olabilir. Bu bağlamda, bir kavrama içgüdüsü ortaya çıkabilir ve eşzamanlı olarak kulakmemesini bir ritmik şekilde çekiştirmek veya aynı amaçla birinin bedeninin bir parçasını tutmak (genelde kulağı) olarak kendini gösterebilir
Sayfa 106 - FreudKitabı okudu
EMRE NALBANTOĞLU
İçimde savaşlar Dışımda savaşlar Ahmak denizinde Cılız kulaçlar Yine öldü çocuklar Yeni doğdu çocuklar Ah be abisi Akıl ya kendisi
SENİ YAZAR
Bir göz attım şu áleme Çevre civar seni yazar Hayâlin dolar haneme Kapı duvar seni yazar Bu sevdanın yarasından Gece mahcup karasından Mor dağların arasından
Reklam
Hurafe
... "Unutuldu çünkü dua tenli şen kahramanlar. ...
Sayfa 22 - Muhit KitapKitabı okudu
Bunları söyledikten sonra gözleri yaşararak çekildi. Sokrates ona: “Sen bunu yapacaksın ve bunu yaptığın için kınanacak değilsin.” dedikten sonra kısa bir süre sustu. Sonra Kriton’a dönerek: “Adama söyle de ecel şerbetini getirsin.” dedi. Kriton, adamı çağırttı. Adam yanında ecel şerbeti ile içeri girdi. Sokrates onu alarak içti. Onu içerken
Sayfa 176
Seyyid Kutub politikayı devletten değil toplumdan doğru düşünüyor, İslam'ın politik davasını bir paralel toplum inşası olarak koyuyordu. Ona göre Müslümanlar salt tebliğle değil siyaseten faal olmak­ a mükelleftiler. Ulu'l emre itaat ilkesinin konformist geleneğini sorguluyor; şeklen Müslüman kişilerce yönetilenler dahil bütün tağuti [putlaşmış, şey­tani] rejimlere karşı cihadın temel bir emir olduğu üzerinde duruyordu. Ca­hiliye kavramını genelleştiriyor ve güncelleştiriyordu; Arap toplumunun İs­lam-öncesi halini tanımlayan Cahiliye kavramı, bugün İslam'ın özünden uzaklaşmış, onu biçimselleştirmiş olan Müslüman toplumlarına da uygun düşen tanımdı; demek bu toplumların da yeniden-Müslümanlaştırılması ge­rekiyordu. Hicret kavramını da bu çerçevede yeniden yorumlayan Kutub, gerçek Müslümanların sözde-Müslüman toplumdan hicret etmelerini öneri­yordu. "Şuur planında ayrılmalı'', kurucu bir "Kur'an neslini" oluşturmaya adanmalıydılar.
Sayfa 456 - İletişim Yayıncılık
Yakın tarihte karabağ ve ukraynaya da destek verildi
Halk üzerine düşeni yapmıştır. Protesto ise protesto, boykot ise boykot. Hatta bu iki mevzuyu, hükümet kendine düşenleri yapmadığının belli olmaması için bazen gaz alma aracı olarak kullanmıştır. Gazze meselesinde, Türkiye'de iktidarın net olarak hem yalancı hem de istismarcı olduğu artık ortaya çıkmıştır. 70'lerde ekmeğe muhtaç Türkiye'nin Kıbrıs'a çıkarma yapması, 90'larda tüm dünyanın gözü önünde Bosna'ya açık siyasi ve maddi destek verilmesi de, Erdoğan'ın deyimiyle "Eski Türkiye"nin, globalleşmiş yeni Türkiye'den daha tutarlı olduğunu göstermiştir. 90 senelik rejim bir bütün olarak bizim için aynıdır, hukuki olarak İslam ahkamı indinde yeri ve derekesi bellidir. Ama 20 seneden beri hem İslam istismarı hem Müslümanları kandıran ve alay eden bir iktidar zarar görmesin diye refleks değiştiren, susan, tevil eden önderler de mesuldür. Müslümanlar yanılmıştır, Müslümanların lehine olanı, vakıfların, derneklerin lehine olan inkişaf ve refahı İslam'ın lehine oldu zannedilmiştir. Meşhur kıssada olduğu gibi, Yunus Emre, Hacı Bektaş-ı Veli'den yardım ister. Hacı Bektaş: "Ey Yunus, nefes mi istersin buğday mı?" diye sorar. Bu halk buğdayı tercih etmiştir. Neticede hem nefesten hem buğdaydan mahrum olma vaktine gelinmiştir.
Harun Çetin
Harun Çetin
299 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.